Uzun süredir siz değerli okuyucularımızdan yurt dışında
master eğitimimi gerçekleştirdiğimden dolayı uzak kaldım. Ara dönem tatilini fırsat
bilerek Euroleague Top 16’daki üç temsilcimizin maçlarını analiz etmeye
çalıştım.
Sırasıyla başlayarak Galatasaray Liv Hospital - Maccabi
Electra maçına değinmek istiyorum. Galatasaray zaten bu maça biraz eksik bir
kadro ıle çıkmak zorunda kaldı. Takımda Furkan Aldemir’in sakatlığı Sofo’nun olduğu
bir maçta Maccabi adına pozitif bir gelişme sayılabilirdi ancak Sofo o kadar
erken faul problemine gırdı ki ondan neredeyse hiç yararlanamadılar. İlk çeyrek
basa bas bir oyunla geçti ve Malik Hairston bu takım için ne kadar önemli olduğunu
hem savunmada hem de hücumda gösterdi. Ikınıcı çeyrekte Ender Arslan’ın oyuna girmesi
Galatasaray’a itici bir güç oluşturdu ve devreyi 47-40 önde tamamlamamızı sağladı
bu ivme. Üçüncü çeyrekte, özellikle ikinci bölümünde Maccabi yavaş yavaş geliyorum
diyerek üstünlüğü ele almaya başladı ve son çeyrekte bunun nasıl bir patlamaya dönüştüğünü
gördük. Galatasaray son üç dakikada rakibine hiç karşılık veremedi ve top 16’nın
ilk tur maçlarından ne kadar farklı olduğunu bir kez daha hatırladık. Son top,
son periyot oynamak tecrübe ister ve Galatasaray’da bu henüz oturmamış. Bunun
da temel nedeni sakatlıklar olsa gerek çünkü takım uzun sureler tam olarak sağlıklı
kalamadı. Bu maçtan galip ayrılsaydık hem evimizde maç kaybetmeyerek iyi bir başlangıç
yapmış olacaktık hem de güzel bir mesaj verme fırsatımız olacaktı. Klasik olacak
ama önümüzdeki maçlara bakmak gerekiyor. Galatasaray’ın sakatlarının iyileşmesini
beklemekten başka bir seçeneği yok. Ayrıca sunu da söylemeden edemeyeceğim ki
bu maçta Sınan Güler öyle bir turnike kaçırdı ki Shaqtin’a Fool’a aday olabilirdi
eğer bu maç NBA’de oynansaydı.
Barcelona – Anadolu Efes maçını aslında hiç ama hiç
yazmak istemiyorum. Kâbus gibi hatta kâbus ötesi bir maçtı. Koç değişikliğinden
sonra takımda kimse ne yapması gerektiğini bilmediği gibi koç da kimle başlayıp
kimle başlamayacağına daha karar verememiş. Anlaşılan Anadolu Efes Ivkovic’i
alabilmek uğruna bu sezonu boş geçmeye karar vermiş gibime geliyor çünkü Ivkovic
sezon ortasında bir takım çalıştırmayacağını söylemişti. Ancak bana göre
Anadolu Efes gibi bir takıma böyle bir bahane ve sezon ortası yapılanma hiç ama
hiç yakışmıyor. Bu takım hala bu bütçelerde daha iyisini hak ediyor. Maç için
tek söylenebilecek şey, ilk çeyrekte maç nasıl bitirilir adlı bir çalışma oldu
diyebiliriz. Barcelona da her geçen gün vites artırdığını açıkça gösterdi ki
hala final 4’un en güçlü adaylarından. Bakalım koç Anadolu Efes’e, oyuncular
koça alıştıkça takımımız daha iyiye gidebilecek mi, umarız gidebilir.
Haftanın belki de kazanabiliriz gözüyle baktığımız tek
maçı Olympiakos – Fenerbahçe Ülker karşılaşmasıdır demek mümkün gözüküyordu kâğıt
üstünde. Ancak maalesef bu maç da istediğimiz gibi sonuçlanmadı. Olympiakos maça
öyle bir girdi ki neden son iki yılın şampiyonu olduklarını anlamanıza yetecek
seviyedeydiler. Burada Obradoviç’in bir türlü Spanoulis’i kimle savunacağına
karar verememesi ve takımımızın inanılmaz bir seyirci önünde biraz tutuk
başlaması da etkili oldu. İlk çeyrek skoru Olympiakos lehine 27-19’luk bir
skorla bitti. İkinci ve üçüncü çeyrekler
baş başa geçti ve bu dönemde de Fenerbahçe Ülker’de zaman zaman farklı
oyuncular öne çıkarak takımı sırtladılar: Bogdanovic, Kleiza, Emir ve Melih
gibi. Olympıakos’un son periyotları nasıl oynadığını bilmeyen yoktur. Takım
kimyası o kadar iyi ve zirve yapmış durumdaki hem ezbere hem de yoğun bir istekle
hücum edip, savunma yapıyorlar. Ama kimse son periyotta 5 üçlük yemeyi
beklemiyordu herhalde. Sorun şu ki, Spanoulis savunmanın dikkatini üzerine
çekiyor, savunmanın dengesini bozuyor ya kendi bitiriyor ya da en uygun dış
atıcıyı buluyor. Olympiakos’un da gerçekten şut sokası varmış onu da görmüş
olduk. Başka türlü 12/28’lik üçlük atışları açıklamak çok zor ve de anlamsız.
Bu mağlubiyet Fenerbahçe Ülker adına bence çok olumlu oldu çünkü hiçbir maçın
oynanmadan kazanılmadığını Final 4’a gidebilmek sadece favorı gösterilmekle
olmadığını anladılar. Ayrıca bu takımın acilen son periyotlarda hangi beşle
oynayacağına karar vermesinden çok, kimin top kullanacağına karar vermesi
gerekiyor. O kadar elit oyuncular var ki kimin şut atacağını belirlemek gerçekten
zorlaşıyor. Ayrıca top 16 ile ilk tur maçlarındaki temel fark son periyotların
çok daha zor, baskılı ve yoğun geçmesinde gizli. Bu maçtan çok ders çıkarılır
ve çıkarılacaktır da… İleriki günler için daha güçlü bir Fenerbahçe Ülker
izleyeceğimize emin olabilirsiniz.
Mert
Yücetepe
Karşılaşmaların İstatistikleri:
1)Galatasaray Maçı:
2) Anadolu Efes Maçı:
3) Fenerbahçe Ülker Maçı: