Cuma, Haziran 22, 2012

ERGİN ATAMAN’IN AYRILMASI ÜZERİNE…

 Eski sponsorunun adıyla Beşiktaş Milangaz gerçekten inanılmaz bir sezon geçirdi. Belki de bir kez daha tekrarlanamayacak cinsten bu başarılarla birlikte Türkiye Basketbolu açısından umut oldu bu takım. Çoğu kişinin küçümsemesine aldanmadı, aksine büyüyerek ve güçlenerek bütün engelleri aştı.
Bu takımın en büyük kurtarıcısı ve bütünleştirici adamı tabi ki de koç Ergin Ataman’dı. Başka bir deyişle “ Beşiktaş’ın çocuğu Ergin Ataman”. Karakter olarak çok iyi bir insan olduğunu herkes söyler. Maç içerisinde oyuncularıyla olan samimiyetine bakılarak konuşmasından da etkilenebilinir. Son derece disiplinli ve otoriter bir koç olmasına rağmen oyuncularının bütün sorunlarıyla da ilgilenen bir koç. Öyle ki bu sene zor dönemlerde bile takımının başından ayrılmadı ve sırf onun adı sayesinde büyük oyuncular bu takıma kazandırıldı. Bunların başında da David Hawkins geliyor zaten.
Evet, iyi bir karakter dedik ve bunu bir örnekle açmak istiyorum: Beşiktaş’ın 4. Maçı kazanıp durumu 3-1’e getirdiği maçta Kerem Gönlüm’e tribünlerden “Doping yapsana, doping yapsana Kerem Gönlüm doping yapsana..” şeklinde sataşılıyordu. O sırada bir pozisyona itiraz etmek için hakem masasının orda bulunan Ergin Ataman bu tezahüratı duyar duymaz “Hayır, hayır. Kesin!” diyerek taraftarı susturmuş ve ne kadar centilmen ve duyarlı biri olduğunu bir kez daha orada bulunan herkese göstermiştir.
Koç olarak deneyimine söylenecek söz yok. Elde ettiği başarıları da zaten küçük bir internet araştırmasıyla bulabilirsiniz. Burada asıl önemli olan basketbolda belirli bir felsefeyi kırmış olabilecek noktaya gelmesidir. Rotasyon. Yıl boyunca kaç adamla oynadı bu takım. Maksimum 7 ama çoğu zaman 6 kişi ile oynadılar. Roller o kadar belliydi ki oyuncuların hepsi inanmış ve kendilerini başarıya odaklamışlardı. Kendisiyle yapılan röportajlarda da ben NBA felsefesini uyguluyorum diyor koç. Bilindiği üzere NBA’de ilk beş oyuncuları 48dknın neredeyse 44 dakikasında oynuyorlar işte Ergin Ataman da bunu 40 dk üzerinde 36dklara çekerek Avrupa basketboluna uyarladı.
Sezon bitince bir an önce sponsor bulunmalı yoksa giderim, gideceğim, profesyonelim gibi açıklamalarda bulundu. Yönetimin bu sponsor arayışında acele etmemesi hatta işleri ağırdan alması akıl alır gibi değil. Sadece 10-11 milyon dolar gibi bir paraya ihtiyaç varken bu büyük camia da bu parayı verebilecek bir Beşiktaşlı bulunamadıysa cidden yazık. Bu paralar ölü yatırım gibi değerlendirilmemeli, nitekim Beşiktaş seneye Avrupa’nın en büyük kupasında yer alacak. Bundan daha önemli bir reklam başka nasıl yapılabilinir ki?
Ergin Ataman profesyonelce davranıp kendisine hangi takım daha fazla para ve daha organize bir şekilde yaklaştıysa ona imza atması normal. Burada bence hata yaptı çünkü hafta içinde Unics Kazan benle ilgileniyor dedi, yeni yapılanmada benim başta olmam isteniyor dedi ancak Eurocup’ta mücadele etmeyi tercih etti bir nevi Galatasaray’ı da tercih ederek. Bence kariyer açısında da yanlış bir tercih yaptı. İyi bir Euroleague sezonu ile otomatikman kendi pazarını Avrupa da artırabilir ve daha büyük bütçeli ve adı olan takımların başına geçebilirdi. Ancak, her şeye rağmen gerçekten böylesi mükemmel bir sezon ardında kimse Ergin Ataman’a bir şey diyemez. Benim aklımdaki tek soru işareti, eğer bu hafta içerisinde 10-11milyon $ parayı vermeyi kabul eden bir sponsor bulunursa acaba pişman olacak mı? Sonuçta bu sponsorla hem takım korunabilir hem de takviye de yapılabilinirdi…
Aslında yazacak çok şey var. Ben bir Beşiktaş taraftarı olarak şahsen Demirören ailesinin sponsor olmamasına da sevindim. Beşiktaş büyük bir camia ve sadece belirli bir kesime bel bağlamak son derece yanlıştı zaten. Bunun bir örneğini futbol takımında yaşadık. Şu anki durumun bir aynısı basketbolda da yaşandı. Gerçekten böyle üzücü olaylar insanı spordan soğutuyor; diyebilecek tek şey bu şimdilik.
                                                                                                                                       Mert Yücetepe

Pazar, Haziran 03, 2012

Yunanistan Basketbolu ve OLYMPIACOS B.C - PANATHINAIKOS B.C 2012 FİNAL SERİSİ ÜZERİNE


            Yunanistan Basketbolu takriben 40 senelik bir düzen ve işleyişe sahip olan, ekol olma tabirinin tüm gerekliliklerinin sahibi bir düzendir. Özellikle son yıllarda çok büyük yatırım yapan Avrupa Basketbolu’nun en önemli 2 takımıda bu ülkenin 2 komşu şehrinin takımları olan Olympiacos Pireus B.C ve Panathinaikos Athens B.C . Bu ezeli rekabet hem futbol hem basketbolda dünya basınınca takip edilmekte, lakin basketboldaki müsabakaları, avrupa’daki konumlarından ötürü daha büyük önem arz etmektedir. Bir basketbol ülkesi olan Yunanistan bu 2 büyük kulübün hem rekabetlerini başarıyla pazarlayabilmekte hem de bu 2 büyük gücün yerli oyuncu kalitesinden de Yunanistan Basketbol Milli Takımı bazında faydalanmaktadır.

            Bu 2 önemli camia tamamen 2 ayrı yapı ve işleyişe sahipler. Panathinaikos Kulübü’nün amatör branşlarının 1987 yılından beri sahibi olan Giannakopoulos kardeşler kulübü hem otoriter etütlerle hem de profesyonellerle çalışarak çok önemli noktalara taşıdılar. 97 yılında baş antrenörlük görevini Sırp Zeljko Obradovic’e teslim eden Yeşiller, sırp koç ile başarıdan başarıya koştular ve halen de bu başarıları artırarak devam ettirmektedirler. 15lig sezonunda 13 şampiyonluk(genel toplamda 32 tane) ve bunun yanında da Avrupa Basketbolunun en önemli turnuvası olarak kabul gören Euroleague’i tam 6 kez kazanmayı başardılar. Ezeli rakipleri olan Olympiacos B.C’ye son dönemde başarı olarak büyük bir üstünlük sağladılar. Yatırımlarının ve bütçelerinin büyüklüğü bir yana, doğru sporcu seçimleri ve yönetimsel isktrar politikasını benimseyen bu camia, avrupa genelinde geniş bir sempatizan kitlesi yaratmış durumdadır.

            Olympiacos B.C  patronu ise ünlü armatör Angelopoulos ailesi. Özellikle Panathiakos’un istikrar ve art arda kazandığı kupaların yarattığı Panathinaikos popülaritesinin önüne geçmek amacıyla yıllardır süre gelen Şovcu, Popülist ama bir o kadar da Düzensiz transferler ile takımlarını başarıya götürmeye çalışsalarda, yatırdıkları paradan hiç kupa getirmeyen bir verimlilik oranıyla yüzleşmiş oldular. Aşağılamak haddim olmasada 97 yılı Euroleague, Yunan Ligi şampiyonu takımı hariç tutarak, gelen kaliteli yabancı olarak tabir edebileceğim; Teodosic, Theo Papaloukas(yerli yıldız olarak sayıyorum), Kleiza, Josh Childress, Macijauskas, Pargo gibi bir çok yıldız ismin tranferine karşın değişen koç tercihleri bu yapının bir türlü kupa kazanamamasınıda sebebiyet verdi. Düşünsenize Ivkovic ,Zuoros, Giannakis, Pini Gershon gibi oldukça ünlü, başarılı ama farklı basketbol mantalitesinde olan bireyler gelmiş olmasına rağmen oyuncular ve takım bir türlü o WINNER Olma sinerjisinine sahip olamadılar. Gayet tabi bunda Panathinaikos’un olağan dışı başarısı ve istikararıda etkili oldu, Taa ki bu sezona kadar;
           
            2012 yılı, Yunanistan Ekonomisi açısından bir dibe vuruş yılı oldu. Avrupa Birliği’ne üyelikten sonra ekonomik refah olarak çok keyifli yıllar geçiren Yunanlılar, bu yıl bu keyfili dakikaları mumla arar oldular. Dünya para piyasalarındaki dalgalanmanın, kalkınmış ekonomiler bazında belki de en çok bu ülkeye sirayet etti. Bu durumlar direkt olarak ülkenin her birimi ve tabiki zenginlerinin iş olanaklarını da etkiledi. Bu yazımda dile getirdğim 2 ünlü aile Giannakapoulos(ecza sektörü), Angelopoulos (armatör) gibi iki popüler aileyi de yatırımları konusunda endişe duymaya ve harcamalarında kısıtlamalarında gitmeye sevk etti. Bu durumunda ilk yansımalarını LÜKS veya zevk olarak saydıkları, Panathinaikos ve Olympiacos basketbol kulüplerine yansıdı. Giannakopuolos 1 senelik kontratı kalan koçları Obradovic’e sadece eldeki isimleri muhafaza edebilecek bir bütçeleri olduğunu, lakin 2011 yılında yarattıkları mucize Euroleague Şampiyonu takımın birlikteliğine güvendiklerini deklare ederek,ellerinden gelenin bu olduğunu ifade ettiler. Angelopuolos’lar ise geçen yıl avrupa için dream team olarak adledilen, fakat Yunanistan Kupası dışında, Panathinaikos’un gölgesinde kalmış takımı bütçece küçülmeye gidicekleri için dağıtacaklarını koç Ivkovic’e bildirip, onun tek bir yıldız etrafına bu ufak butçeyle bir takım kurmasını istediler.
            Koç Duda(Ivkovic), Yunan yıldız Vassilis Spanoulis’in çevresine Yunan ve Sırp genç isimlerle donatmayı, bunlara ek olarakda düşük maliyetli, 1-2 yeni yabancılı bir çatı oluşturamaya karar verdi. Takımdan ayrılan Halperin, Papaloukas, Teodosic, Nesterovic, Jamon Gordon’un yerine isimsiz diye tabir edebileceğimiz Sloukas, Mantzaris, Papanikolaou gibi isimleri kadroya dahil ettiler. Sezon başlar başlamaz gözüken tablo, herkesçe ‘Bunlardan bu sene bişey olmaz’ klişesini zihinlerde canlanmasına sebebiyet verdi. Sezon ortası yaklaşırken coach Ivkovic’in özel ricasıyla takımdan uzaklaştırılan 2 isim Kalin Lucas (şu an Banvit’te), Matt Howard’ın yerine Joey Dorsey gibi iyi savunmacı bir 5 numara ve gerçekten başına buyrukluğun kitabını yazmış olan Amerikalı guard Acie Law takıma katıldı.
           
            İşte bu yaşananlarında hemen sonrasında takımın formu her geçen hafta az bir miktar daha üstüne koyarak artış gösteriyor, Acie Law bile her top oyununda Dusan Ivkovic’e, saha kenarına bakar hale geliyordu. Ligde normal sezonu Panathinaikos’u 2 kez mağlup ederek lider tamamlayan Ivkovic’in öğrencileri, Euroleague Final 16 son maçında Galatasaray Medical Park’ı mağlup ederek, Final 8’te geçen yıl elendikleri Montepaschi Siena’nın rakibi oluyorlardı. Bu seride Vassillis Spanoulis’in önderiğinde zafere 3-1’lik seri performansıyla koşan Olympiacos Pireaus, İstanbul’da düzenlenecek olan Euroleague Final  4 biletini kapıyorlardı. Aslında Olympiacos tarafatarları ile yapılan röportajlarda ortaya takımın maximumunu tamamladığını fakat genede kendilerinin koç Ivkovic’ten bir sihir beklediklerini dile getiriyorlardı. Euroleague Final 4’unun oynanacağı hafta oyuncularına idman yaptırmayan Dusan Ivkovic takımına bir rehabilite süresi veriyor, ve İstanbul’a geldikleri akşamda takımı kendi cebinden boğazda bir balık restoranına götürüyordu. Bu yoğun terapi muazzam bir sinerji ve takım birlikteliğine dönüşerek Olympiacos’u  Euroleague şampiyonu kılarken koç DUSAN IVKOVIC övgülerin en yücesine sahip oluyordu. Ama onun asıl hedefi Yunan Ligi şampiyonluğunu da kazanarak duble yapabilmekti.

            Panathinaikos cephesinde ise işler gayette bilindiği gibi gelişti Euroleague Final 8’ e gelene kadar 6 mağlubiyet alsalarda, Final 8’de rakipleri Maccabi Electra’yı 3-2 ile geçerek İstanbul Final 4 vizesini kazandılar. Euroleague şampiyonluğunun ağır favorisi olan CSKA’ya son topta mağlup olan YONCALAR, bu yıl ki avrupanın en değerli kupasının ezeli rakipleri Olympiacos’a gitmesine ise mani olamıyorlardı.

            Yunanistan Ligi A1 Ethniki’de final eşleşmesinin adı malum olunduğu gibi Olympiacos – Panathinaikos şeklinde oldu. 5 maç üzerinden oynan bu süreçte iki dev koçun ve bu ağır ekonomik koşullara rağmen, peri masallarında görebileceğimiz zaferler kazana 2 takımın eşleşmesiydi. Olympiacos’un sahava antajını elinde bulundurduğu bu serinin, ilk 2 karşılaşma karşılıklı ev sahibi takımlarının galibiyetiyle geçildi ve skor 1 -1 e geldi. Daha sonraki müsabaka öncelikle Olympiacos’a ev sahipliği yapan Dostluk ve Barış Spor Salonun’da oynandı. Maça Printezis ve Spanoulis’in isabetleriyle çok hızlı bir giriş yapan Olympiacos ilk devreyide 53 – 35 önde kapıyordu. Maç boyunca Pana’nın seri isabetler bularak farkı eritmesine izin vermeyen Dusan Ivkovic’in öğrencileri 84- 72’lik skorla seride 2-1 üstünlüğü ele geçiriyorlardi.

            Son 2 karşılaşma ise biz basketbol severler tarafından soluk soluğa izlendi. Her anı yeni bir heyecana sahne olan OAKA’daki bu müsabakaya gene Olympiacos hızlı bir giriş yaptı. Acie Law, Vassilis Spanoulis iklisinin isabetli şutları ile ile 12 -0 lık OLY’ serisine 9- 0 lık seri ile cevap veren Panathinaikos ilk yarıyı 36- 39 geride tamamladı. Son çeyreğe karşılıklı basketler ile devam edilirken maç sonunda son sözü Diamantidis ve arkadaşları söyledi. 84 – 74 ‘lük skorla kendi sahasında zaferle ayrılmasını bilen PANA, koç Obradovic’in bu karşılaşma sonrasında yaptığı açıklamalarla adeta yıkıldı. Yönetimin sunduğu 2 senelik yeni mukavele üzerinde kulüple anlaşamayan Zeljko, adeta sözleriyle OAKA’ya veda ediyordu. Serinin 5.ve son karşılaşması Pire’de bulun Dostluk ve Barış Spor Salonun’da oynandı. Sene başında takımına hiç inanmayan Olympiacos taraftarı boş bıraktığı tribünleri, şimdi takımlarının yanında olabilmek için hınca hınç doldurmuşlardı. 5.karşılaşmada diğer karşılşamadan farklı bir şekilde cereyan etti diyemeyiz ilk yarıda oyunun kontrolünü tamamen elinde bulunduran OLY, ilk devreyi 48 – 36 önde tamamladı. Son çeyreğin 5. dakikasına 16 sayı önde giren Olympiacos, her ne kadar koç Ivkovic’in öngörüsü ile mola alıp,müdafaa!da baskıyı artırsada son 2dk kala fark 6 ya kadar indi.Lakin bundan sonraki maçta iki kırılma anı yaşandı Diamantidis ve Calathes’in iki isabetsiz 3 sayılık denemesi, avantajı tamamen rakibine verdi ve OLYMPIACOS tam 15 yıl sonra hasret kaldığı Yunanistan Basketbol Ligi Şampiyonluğuna ulaşıyor (82 -76) , hem de duble yapma başarısı gösteriyordu.

            Şüphesiz ki, bu kadar zor ekonomik koşulların oluştuğu Yunanistan’dan böylesine başarılı bir sezon geçiren 2 takımın çıkmış olması, ekol olmanın, doğru yönetim ve coaching basketboldaki yerini biz basketbolseverlere birkez daha kanıtladı. Bu seyri keyif dolu seri için her iki camiaya da teşekkürler.


                                                                                                            A.Can Küçükağız