Eski sponsorunun adıyla Beşiktaş Milangaz gerçekten inanılmaz bir sezon geçirdi. Belki de bir kez daha tekrarlanamayacak cinsten bu başarılarla birlikte Türkiye Basketbolu açısından umut oldu bu takım. Çoğu kişinin küçümsemesine aldanmadı, aksine büyüyerek ve güçlenerek bütün engelleri aştı.
Bu takımın en büyük kurtarıcısı ve bütünleştirici adamı tabi ki de koç Ergin Ataman’dı. Başka bir deyişle “ Beşiktaş’ın çocuğu Ergin Ataman”. Karakter olarak çok iyi bir insan olduğunu herkes söyler. Maç içerisinde oyuncularıyla olan samimiyetine bakılarak konuşmasından da etkilenebilinir. Son derece disiplinli ve otoriter bir koç olmasına rağmen oyuncularının bütün sorunlarıyla da ilgilenen bir koç. Öyle ki bu sene zor dönemlerde bile takımının başından ayrılmadı ve sırf onun adı sayesinde büyük oyuncular bu takıma kazandırıldı. Bunların başında da David Hawkins geliyor zaten.
Evet, iyi bir karakter dedik ve bunu bir örnekle açmak istiyorum: Beşiktaş’ın 4. Maçı kazanıp durumu 3-1’e getirdiği maçta Kerem Gönlüm’e tribünlerden “Doping yapsana, doping yapsana Kerem Gönlüm doping yapsana..” şeklinde sataşılıyordu. O sırada bir pozisyona itiraz etmek için hakem masasının orda bulunan Ergin Ataman bu tezahüratı duyar duymaz “Hayır, hayır. Kesin!” diyerek taraftarı susturmuş ve ne kadar centilmen ve duyarlı biri olduğunu bir kez daha orada bulunan herkese göstermiştir.
Koç olarak deneyimine söylenecek söz yok. Elde ettiği başarıları da zaten küçük bir internet araştırmasıyla bulabilirsiniz. Burada asıl önemli olan basketbolda belirli bir felsefeyi kırmış olabilecek noktaya gelmesidir. Rotasyon. Yıl boyunca kaç adamla oynadı bu takım. Maksimum 7 ama çoğu zaman 6 kişi ile oynadılar. Roller o kadar belliydi ki oyuncuların hepsi inanmış ve kendilerini başarıya odaklamışlardı. Kendisiyle yapılan röportajlarda da ben NBA felsefesini uyguluyorum diyor koç. Bilindiği üzere NBA’de ilk beş oyuncuları 48dknın neredeyse 44 dakikasında oynuyorlar işte Ergin Ataman da bunu 40 dk üzerinde 36dklara çekerek Avrupa basketboluna uyarladı.
Sezon bitince bir an önce sponsor bulunmalı yoksa giderim, gideceğim, profesyonelim gibi açıklamalarda bulundu. Yönetimin bu sponsor arayışında acele etmemesi hatta işleri ağırdan alması akıl alır gibi değil. Sadece 10-11 milyon dolar gibi bir paraya ihtiyaç varken bu büyük camia da bu parayı verebilecek bir Beşiktaşlı bulunamadıysa cidden yazık. Bu paralar ölü yatırım gibi değerlendirilmemeli, nitekim Beşiktaş seneye Avrupa’nın en büyük kupasında yer alacak. Bundan daha önemli bir reklam başka nasıl yapılabilinir ki?
Ergin Ataman profesyonelce davranıp kendisine hangi takım daha fazla para ve daha organize bir şekilde yaklaştıysa ona imza atması normal. Burada bence hata yaptı çünkü hafta içinde Unics Kazan benle ilgileniyor dedi, yeni yapılanmada benim başta olmam isteniyor dedi ancak Eurocup’ta mücadele etmeyi tercih etti bir nevi Galatasaray’ı da tercih ederek. Bence kariyer açısında da yanlış bir tercih yaptı. İyi bir Euroleague sezonu ile otomatikman kendi pazarını Avrupa da artırabilir ve daha büyük bütçeli ve adı olan takımların başına geçebilirdi. Ancak, her şeye rağmen gerçekten böylesi mükemmel bir sezon ardında kimse Ergin Ataman’a bir şey diyemez. Benim aklımdaki tek soru işareti, eğer bu hafta içerisinde 10-11milyon $ parayı vermeyi kabul eden bir sponsor bulunursa acaba pişman olacak mı? Sonuçta bu sponsorla hem takım korunabilir hem de takviye de yapılabilinirdi…
Aslında yazacak çok şey var. Ben bir Beşiktaş taraftarı olarak şahsen Demirören ailesinin sponsor olmamasına da sevindim. Beşiktaş büyük bir camia ve sadece belirli bir kesime bel bağlamak son derece yanlıştı zaten. Bunun bir örneğini futbol takımında yaşadık. Şu anki durumun bir aynısı basketbolda da yaşandı. Gerçekten böyle üzücü olaylar insanı spordan soğutuyor; diyebilecek tek şey bu şimdilik.
Mert Yücetepe