Çarşamba, Mart 20, 2013

Avrupaya Damga: Pınar Karşıyaka!



Bilindiği üzere, Euro Challenge kupasında çeyrek final maçları 3 maçlık seri üzerinden oynanıyor ve 2 yapan kazanıyor. İlk maç İzmir’de yine inanılmaz bir taraftar (kesinlikle seyirci değil) önünde 76-74’lük skor ile Paris Levallois lehine sonuçlandı, ikinci maç ise 72-66 skor ile temsilcimizin galibiyetiyle bitti. İş son maça kaldı ve ev sahibi avantajının da bizden yana olması, son maç öncesi umutları artırdı.

Paris Levallois maça 7-0’lık bir seriyle başladı burada Karşıyaka’nın biraz baskı yaşaması ve savunmayı oturtamamasının etkisi vardı ancak o baskıcı savunmanın devreye girmesiyle 7-0’lık seriye daha iyisiyle 12-0’lık seriyle cevap verdi İzmir temsilcimiz. Zaten bu seri taraftarları da oyuna soktu ve inanılmaz bir atmosfer oluştu İzmir’de. Öyle ki her baskette büyük bir alkış tufanı kopuyor ve “oleeeeeey” sesleri yükseliyor, top rakibe geçince de kulakları sağır edecek bir ıslık devreye giriyor. Gerçekten taraflı-tarafsız herkesin beğenisini toplayabilecek bir kalabalık vardı maçta. Savunma ve seyirci baskısı rakip takımı dondurmuş olacak ki 7 sayı attıktan sonra periyot bitimine kadar sadece 1 sayı buldular. Ekibimiz ise tekrardan 9-1’lik bir seriyle ilk periyotu 21-8 gibi ezici ve mesaj veren bir skorla kapattı.


Pınar Karşıyaka Taraftarı

Robert Dixon gibi bir oyun kurucuya sahip olmak çoğu kişi için soru işaretleri içerir. Bu tarz oyuncular bir sinerji yakalanırsa –Karşıyaka’da tam olarak gerçekleşen şey de bu zaten- takımı 1-2 seviye değil 3-4 seviye yukarı taşırlar. Çünkü kendi takımları olarak görürler ve sahiplenirler. İlk periyotta 7 sayı 3 assist 2 ribaund yapması da zaten bu sebepten dolayı oluyor. Pota altında inanılmaz atlet Abdul Aminu ve müthiş solak William Thomas çok iyi ikili olmuşlar; hem savunmada hem de hücumda bu takımın ana parçalarından iki isim de. Bir de her işi yapan Melvin Sanders var ki bu tarz oyuncular her takıma lazım. Hem savunma yapabiliyor hem de hücum, ceza şutlarını kesme konusunda da inanılmaz istikrarlı. Takımın Türk parçaları da oldukça kaliteli isimlerden oluşuyor: başta Ümit Sonkol, Evren Büker, Soner Şentürk ve Can M. Mutaf olmak üzere iyi seçilmiş ve bir arada sorunsuz oynayabilen oyuncular, Karşıyaka’nın başarısında büyük paya sahipler.
Robert Dixon 22 sayı ve 6 assist ile takımının lideri oldu

Maça geri dönersek, ilk periyotta yakalanan o hava ile Pınar Karşıyaka bir daha arkasına bakmadı aslında. Maç seyir zevki açısından çok kaliteliydi. Öyle ki üçlük desen var, top çalma desen var, savunmada hırs desen var, taraftar var; alley-ooplar havada uçuşuyor zaten başka da bir şeye gerek yok. Özellikle Aminu öyle smaçlar yaptı ki maçta resmen Blake Griffin’in Los Angeles’a yaşattıklarını, yaptığı etkiyi İzmir’e yaptı. O smaç bastıkça ortam coştu da coştu. Rakip takım sadece 3. çeyrekte ekibimize üstünlük kurabildi o da 4 sayı ile sınırlı kaldı (28-24). Son çeyrek artık süreye oynandığı için skor bakımından da bu maç için kısır sayılabilecek (17-15) bir skor ile geçti ancak ekibimiz kazanmasını bildi ve salondan 85-69 gibi ezici bir skorla ayrıldı.

Bu galibiyetle Pınar Karşıyaka Euro Challenge kupasında son 4 takım arasına adını yazdırdı. Çok büyük başarı ancak aslında her şey buradan sonra başlıyor. Nisan ayının sonlarına doğru oynanacak maçlar çok önemli. Ayrıca Pınar Karşıyaka Final 4’un Türkiye de düzenlenmesi için taleplerini de iletmiş. Burada geçen senenin Şampiyonu Beşiktaş’ın katkıları da azımsanamaz. Geçen sene de Türkiye’de düzenlenmesi için başvuruldu ancak ne yazık ki düzenlenemedi. Şimdi son şampiyon Türkiye’den çıktı, yine 4 takım arasında bir Türk takım var ve prosedür gereği son 4 takımın olduğu ülkelerden birinde yapılacak olan final serisi için şansımızı çok yüksek görüyorum. Pınar Karşıyaka seyircisinden etkilenmeyecek takım olmayacağı için Pınar Karşıyaka kupa için de otomatikman favori olacaktır. Ayrıca, Beşiktaş’ın o büyük başarısından sonra bu organizasyonu sonuna kadar hak ettiğimizi de düşünüyorum.


Umarım, Pınar Karşıyaka 2013 Euro Challenge kupasının şampiyonu olur ve 2012’de Beşiktaş’tan sonra bunu başaran takım konumuna yükselip, bu kupaya Türk takımlarının ambargo koymasının yolunu açar. Ülkenin basketbola verdiği önem ve yatırımların karşılığı böyle ödeniyor. Sponsorlarınıza da yatırımın karşılığını vermiş oluyorsunuz. Avrupa’nın 3. kupası da olsa kimse küçümseyemez sonuçta Avrupa’da yabancı takımlara karşı elde edilmiş bir zafer olacaktır.

Tebrikler ve Başarılarının Devamı Pınar Karşıyaka…

                                                                                                                          Mert Yücetepe






Perşembe, Mart 07, 2013

İlk 2 İçin Atılması Gereken Bir Adımdı


Kazanılması gereken bir maçı çok rahat olmasa da kazanmayı bildi Anadolu Efes ve grupta ilk iki sırada bitirme mücadelesinde yer almaya devam etti. Maç gitti, geldi ve en önemlisi; sonunda gülen tarafın bizim olmamızdı.

Rakibin tur atlamak için şansı kalmamış –olsa bile zor- olması onların maça daha rahat bir kafayla konsantre olmasını sağladı. Böyle olunca da beklenmedik bir şut yüzdesiyle karşılaştık. Neredeyse yayın arkasından ne attılarsa girdi. 11/21 (%52,4) gibi akıl almaz bir üçlük yüzdesiyle oynadılar. Özellikle Dashaun Wood 6/10 üçlük yüzdesiyle her kırılma anında başrolü oynadı. Perdelerden çıkıp attığı üçlükleri hiç kaçırmadı. Başta Doğuş Balbay’la savunmayı deneyen Oktay Mahmuti daha sonra Sinan Güler’i bu ismi savunması için göreve çağırdı ancak bu iki isimde çok başarılı olamadı Wood karşısında.  İlk periyot 28-24 gibi Euroleague için oldukça yüksek bir skor ile temsilcimiz lehine bitti. Burada geçiş hücumlarının çok olması ve savunmanın bu yüzden bir türlü oturmaması en büyük etkendi.

O kadar hızlı bir basketbol oynandı ki, savunmalar yerleşemedi, sertlik bir türlü artamadı. Böyle olunca da zaten genelde bu tarz hücum eden Alba Berlin maçtan kopmadı, her hamleye cevap verebildi. Maçın büyük bölümünde iki ekip de seriler yakalasa da bunlar savunmaların yumuşak olmasından dolayı maçı koparmak için etkili olmadı. 

Üçüncü çeyreğe hızlı giren Alba Berlin arka arkaya sayılar bularak maça yeniden ortak oldu hatta öne geçmeyi başardı. Daha sonrasında Semih Erden’in her iki pota altında da etkili oyunuyla biz de maçın kopup gitmesine izin vermedik. Semih, konsantre olduğunda gerçekten bulunmaz bir oyuncu Avrupa için. Savunması ve hücumu etkili, fiziği gayet iyi ve boyuna, pozisyonuna göre çok iyi bir saha görüşüne, pas yeteneğine sahip. Ancak, ne derece odaklandığına gelirsek; 2-3 maçta 1 bu durumu görebiliyoruz. Bunu daha uzun sürelere yayabilirse NBA yolu yeniden açılır onun için ancak tersi durumda sorgulanmaya, yeteneğini kullanmadığı ve lakayt olduğu için eleştirilmeye fırsat vermiş olacak.

Semih Erden
Maçın son çeyreğinde, Anadolu Efes Jordan Farmar kozuyla maçı koparmasını bildi. Son dakikalarda, şut saatinde 4sn kalmışken attığı bir üçlük var ki Anadolu Efes’e hayat verdi. Ardından potaya hamle yapıp serbest atış çizgisine geldi ve 2/2 ile farkı artırmamızı sağladı. Aslında tam Farmar’lık bir maçtı çünkü “run-run” dediğimiz sürekli hızlı hücum temposunda oynandı maç. Kendisi o kadar atlet ve hızlı ki zaten Avrupa’da bir numara pozisyonunda o çevikliğe sahip kaç oyuncu var tartışılır.

Bir paragrafta Sinan Güler için açmak istiyorum. Benim en çok eleştirdiğim oyuncuların başında gelir Sinan çünkü çok potansiyelli ancak bunu kullanamıyor sahaya yansıtamıyor. Savunmada uzun kolları ve atletik yeteneğiyle her zaman kaliteli bir oyuncu olmuştur Sinan Güler. Ergin Ataman zamanında Beşiktaş’a gelip bu yönüyle parlayıp, Anadolu Efes’in dikkatini çekmedi mi zaten? Ancak şu şut işi onu çok bozuyor. Dünkü maçta 3. periyotun bitiminde attığı üçlükten sonra bu kadar çok sevinmesini başka bir şeye bağlayamayız herhalde. Ama "yiğidi öldür, hakkını yeme" demiş atalarımız, dün çok iyi bir maç çıkardı. 4/6 saha içi yüzdesiyle oynadı ve 2/3 üçlük attı. Savunmada Wood’u nispeten yavaşlattı. Umarım kendisi bu maçı iyi irdeler ve üzerine koyarak devam eder.

Anadolu Efes 8 galibiyet 2 mağlubiyetle, şu an için Real Madrid’in arkasında, CSKA Moskova’nın hemen önünde bulunuyor. Zaten Anadolu Efes’in son haftadaki Real Madrid maçına kadar kayıpsız gidip, R. Madrid ile liderlik için İspanya’da mücadele etmesi gerekiyor. Eğer ilk 2 de bitirebilirse grubu, bizim için Final 4 çok ama çok yakın diyebiliriz.

                                                                                                          Mert Yücetepe


Cumartesi, Mart 02, 2013

Yazık Oldu…

Aslında her şey istediğimiz gibi başladı. Düşük tempoda geçen bir maç. Pota altından hücum etmeye çalışan bir rakip, buna karşılık 4 numara ve kısalar üzerinden cevap vermeye çalışan Anadolu Efes.

İlk periyotta Yunan ekibi Sofo’nun muazzam fiziğinden yararlanmak, Anadolu Efes uzunlarına faul problemi yaşatmak ve kolay sayılar bulma felsefesiyle hücum ediyordu. Bu konuda başarılı da oldular aslında. Biz ise, Savanovic’in kritik üçlükleriyle ayakta kaldık. Öyle ki Savanovic bu maç için en kritik oyuncumuzdu. Rakip takımda onunla tam anlamıyla eşleşebilecek bir uzun olmadığı gibi, dış şut tehtidiyle de rakibin savunma planlarlarını bozuyordu. Bu sayede Anadolu Efes 21-19 önde kapattı ilk periyodu.

İkinci periyotta da aslında çok fazla bir şey değişmedi iki takım açısından da. Bir ara Panathinaikos 8 sayılık bir fark elde etse de Anadolu Efes bu farkı eritip oyuna ortak olmayı başardı.

Bir Türlü Ritim Tutturamayan J.Farmar
Üçüncü periyotta skor kısırlığı yaşandı ekibimiz adına. İdeal beş bir türlü yakalanamadı bunun ötesinde Jordan Farmar oyuna bir türlü giremedi ve Sasha Vujacic’in eksikliği hissedildi. Öyle ki; onun yerine görev alan Sinan Güler iki tane facia üç sayı denemesi yaptı ki tam evlere şenlik. Üzülerek söylüyorum ki ilgili bir basketbolsever olarak gözlemlediğim en kötü solak şutörlerden biri – bir diğeri de abisi Muratcan Güler- . Bir ara düzeltmişti şutunu ancak ana rotasyonda yer almadığından ve az süre almaya başladığından olsa gerek üzerine çalışmayı bırakmış olmalı. Savunma kısmında katkı veriyor ancak o kelepçeliği de azalmış Sinan Güler’in. Sasha Vujacic son haftalarda inanılmaz formdaydı ve bunun da ötesinde savunma yapıyordu. Zaten saf bir şutör olan Sasha aslında böyle kritik maçların adamıydı desek yanlış olmaz.

Dananın kuyruğu son periyotta koptu. 4. periyotlar Euroleague’de çok ama çok önemli. Galibi belirleyen çeyrek bu çeyrek. İşte tam bu bölümde üçlükler yağmur oldu yağdı Anadolu Efes potasına. 4 tane üçlük yedi ve 16-0’lık seri Anadolu Efes’e havlu attırdı. Anadolu Efes ise son çeyrekte sadece 11 sayı bulabildi. Geriye kalan tek şey 13 sayılık farkı korumak olacaktı. Şanssız bir maç sonu oldu bizim için. Ama şu bir kez daha görüldü ki düzen içerisinde kullanılan üçlükler çok önemli rol oynuyor Avrupa mecrasında. İçeride inanılmaz bir mücadele var ve ancak dış şutlar bu bölgeyi rahatlatıyor; rahatlatmakla da kalmıyor fark yaratıyor. 

Haftaya Alba Berlin’le deplasmanda karşılaşacak Anadolu Efes ve bu maçı kaybetme lüksümüz yok. Kazanıp tekrardan bir hava yakalamak lazım, buraya kadar gelmişken en azından ilk iki de bitirmek gerek grubu.


                                                                                                                         Mert Yücetepe