Pazar, Nisan 01, 2012

Titan Savaşlarına Bir Basketbol Severin Bakışı..

                Evet, Euroleague son 8’de gerçekten birbirinden güzel maçlar izledik. Özellikle bu 4 seriden 2’si – Olympiakos-Siena, Maccabi-Panathinaikos- gerçekten tadından yenmez haldeydi. Her bir maç tarihe geçebilecek nitelikte olup, biz basketbol severlere adeta birer ders özelliği taşıdı bu maçlar.
               
                Bu yazımda aslında serileri değerlendirmek istiyordum ta ki Olympiakos’un Siena karşında 3-1 yapıp seriyi geçmesine kadar. Bu maç beni öyle etkiledi ki düşüncelerimi burada paylaşmak istedim ve bazı çıkarımlar yaptım.

             Birincisi, bu seviyedeki basketbolda –özellikle Avrupa arenasında- lider oyuncu kavramı çok ama çok önemli.   VASSILIS SPANOULIS. Bu adı Avrupa da tanımayan bilmeyen yok zaten. Maçta hatta seri de öyle anlar yaşandı ki Spanoulis hiç birinde geri atmadı aksine takımı ona güvendi; o da sorumluluk alıp takımın sırtladı, organizasyonun doğru bir biçimde akmasını sağladı ve baskı altındaki oyuncuların üzerindeki baskıyı azaltmaya çalıştı. Yeri geldi skor yaptı yeri geldi asist yaptı, top çaldı, ribaund aldı. Peki, karşı takımın oyun kurucu kim? => Bo McCalebb. Kendisi şu anda tartışmasız Avrupa arenasındaki en hızlı guard. Kesinlikle korkusuz, 1e5 hücum edebilen, açık sahada durdurulması neredeyse imkânsız ve şutu da olan bir atıcı-oyun kurucu. Takımı hücum yükünün büyük bir bölümünü McCalebb’e emanet etmiş durumda ve o da gerekeni yaptı. Yaptı ama belli bir seviyeye kadar yapabildi çünkü kendisi bir oyun kurucu değil. Yani ne zaman, neyi, nasıl ve ne aralıkla yapması gerektiğini bilmiyor. Onun asıl işi skor yapmak çünkü takımı oynatmak değil. Zaten bu yüzdendir ki Siena son periyotlarda her maç kabus yaşadı ve bunun aksine Olympiakos’ta coştukça coştu. Benim buradaki gözlemim bu seviyedeki basketbolda ve bu seviyeye gelebilmek için takımınızda mutlaka bir lider oyuncu bulundurmanız gerektiğidir. Çoğu oyuncu yıldız olabilir ama lider olmak, takımı için doğru kararları alabilmek ve takımı takım yapabilmek sadece lider oyuncu özelliğidir. Ülkemizden örnek vermek gerekirse bugün Anadolu Efes’in Kerem Tunçeri’siz hali apaçıktır.

           İkincisi ise ekol olmak veya ekol olabilmektir. Ekol olabilmeyi burada bir paragrafta anlatmak buraya sığdırmaya çalışmak gerçekten de çok zor. Ekol olmak bana göre, her ne koşulda olursa olsun belli bir anlayıştaki basketbolun ve duruşun sahaya yansıtılabilmesidir. Bugün Yunan basketbolunun başardıkları ortadadır. Olympiakos örneği bizim Türk takımları için bir sembol olmalıdır. Bugün bütçesinde büyük daralmaya rağmen Olympiakos İstanbul’daki finale adını yazdırmayı başarmıştır. Bunu yapabilmesi maddiyatla açıklanamaz. Yıllardır üst düzey basketbol oynamaları ve belirli bir şablona sahip olmaları bu başarının tesadüf olmadığının açık bir göstergesidir. Yunan basketbolu yıllardan beri savunmasıyla bilinir nitekim Olympiakos bu 5 maçlık seride –ki 4 maç yetti - 4. çeyreklerde sahadan silmeyi başardı. 9, 14, 25, 14. Bu rakamlar sırasıyla Siena’nın serideki 4. periyot skorlarıdır. Bunun tek bir açıklaması var o da savunmayla Siena’yı kitlemeyi başarmışlardır. Ayrıca Spanoulis ve o jenerasyonun bütün oyun kurucularında olan perdeyi mükemmel kullanma becerisiyle de kolay ve düzen içinde skor üretmeye devam etmişlerdir. Perdelemeler arasındaki müthiş zamanlaması ve uzun oyuncunun üstüne ne zaman gideceğini bilmesi artık Yunan oyun kurucular için top sektirmek kadar basit ve tekrardan ibaret birer silahtır.

       Son olarak tecrübeli ve disiplinli bir koça sahip olabilmek. Bu son gözlemim kolay kolay gerçekleşebilecek bir şey değil nitekim Avrupa’da bu tarzda koçların sayısı bir elin parmakları kadar. Ancak bu Ivkovic gerçeğini göz ardı edeceğimiz anlamına gelmiyor. O kadar tecrübeli ve o kadar oyuna hakim ki en kritik anlarda hangi beşle sahada yer alacağından tutun, rakip takımın oyuncu değişikliğine hemen karşı değişiklikle yanıt verip etkisiz hale getirebilmesine kadar bir çok özelliğe sahip. En önemlisi ise oyuncuları ona kesinlikle inanıyor ve güveniyor. Hakemler üzerinde kurduğu etkiyi hemen fark edebiliyor basketbol severler çünkü itiraz etmediği bir karar neredeyse yok. Maç içinde aldığı molaların zamanlamaları ise tek kelimeyle kusursuz. Bu kadar mükemmele yakın faktör bir araya gelince zaten galibiyet ve seriyi geçmek kendiliğinden elde edilmiş oluyor.

           Evet dediğim gibi bunlar benim kendi bakış açım. Bu seri de ben basketbol manasında çok şey öğrendim ama bunlardan en acısı bir Türk takımını Final 4’da görebilmeye olan inancımın giderek ve hızla azalıyor olmasıydı. Çünkü buralara gelirken çok iyi bir yapılanma ve disiplinle gelindiği aşikâr. Bizde yapılanma demek zaten başlı başına bir yıkım iken disiplin ise kontrolsüz bir güç olarak algılanmakta… Ne diyelim biz Final 4 yapana kadar Yunan ve İspanyol basketbolunu izlemek müthiş bir keyif.
                                                                                                                         mertmelo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilmek için: "Yorumlama Biçimi" olarak "Anonim"i seçmeniz size kolaylık sağlayacaktır :) Kıymetli yorumlarınız bizler için değerlidir.