Perşembe, Ağustos 09, 2012

Potanın Perileri: Mücadele Azmi vs Tecrübe Eksikliği

Hepimizin bildiği gibi 2012 Londra Olimpiyatlarında kadın milli takımlarımız Türkiye’yi temsil ediyorlar-dı. Erkek milli takım başarısız olmuştu ve buraya gelmesi sürpriz de olurdu. Ancak yükselen başarı grafikleriyle elemelerden gelip Londra’ya gitmeyi başaran Potanın Perileri herkes ümit veriyordu.
Takıma baktığınız zaman aslında neredeyse hepsi takım arkadaşı. Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarının ağırlıklı olarak oluşturduğu milli takım mükemmel bir uyuma sahip. Bu takımda 4 isim var ki gerçekten çok ama çok iyiler. Işıl Alben, Birsel Vardalı, Nevriye Yılmaz, Şaziye İvegin.
Işıl Alben savunmada adeta bir tilki. Bütün topları mükemmel takip ediyor ve yarı sahayı geçerken genelde o kurnazca hamlesini yaparak top çalmayı başarıyor. Nevriye Yılmaz zaten çok değerli bir basketbolcu. Fiziği gayet iyi ve orta mesafe şutu da var. Ayrıca bir uzun göre iyi de bir serbest atıcı. Ancak zaman zaman sinirine yenilip ettiği küfürler televizyonda izleyen sporseverlerin kulağına kadar geliyor. Birileri bu konuda onu mutlaka uyarmalı. Şaziye İvegin kadın basketbolumuzun en önemli şutörlerinden. Gerçekten Nba tabiriyle “pure shooter” . Şut mekanizması gayet yerinde ve ciddi bir tehtid.
Ama bana göre bir oyuncu var ki o bu takımı bambaşka bir seviyeye çıkarıyor. Birsel Vardalı. İnanılmaz bir fundementala sahip bir kere. Drippling yeteneğine söylenecek laf yok. Müthiş bir oyun zekâsına sahip. Aslında bayan Kerem Tunçeri de diyebiliriz. Yorulmak nedir bilmiyor ve oyunun her iki yönünü de etkili bir biçimde oynayabiliyor. WNBA yöneticilerinin dikkatini çekmiştir ancak artık Amerika’ya yolcu olmaması için hiçbir sebep yok.
Takım geneline bakarsak eğer söyleyebileceğimiz şey mücadele, hırs, azim ve çalışma disiplini olur. Bu takım o kadar çok koşuyor, o kadar mücadele ediyor ki bir an bile “koşsanıza be!” diyemiyorsunuz. Ben bu mücadeleyi erkek milli takımımızda göremiyorum. Daha doğrusu sadece kendi evimizde oynadığımız maçlarda görebiliyorum. Ama kadın takımı artık o evreleri aşmış. Bir kimyası, oyun düzeni var bu takımın. Deplasman, ülke, hava, taraftarlar etkilemiyor bu takımı. Bunda 2-3 yıldır değişmeyen çekirdek kadronun çok büyük etkisi var tabiî ki de.
Bu takım aslında yeni yeni bu başarılara ulaşıyor. Daha önce zaten olimpiyat görmedik ama dünya ve Avrupa şampiyonlarında da iyi işler çıkardığımız söylenemezdi. İşte bütün bunların hepsini kırdı bu takım. Ama tecrübe 1-2 yılda kazanılmıyor. Son dakikaları çok oynamanız, çok çalışmanız ve belli bir sistematiğinizin olması lazım. Rusya maçında buna tanık olduk zaten. Son molada koç “1 faul hakkımız var gerekirse kullanın; ama basket faul yaptırmayın. 1 ribaund alırsak maç bizim haydi kızlar,haydi!!!” dedi. Ne oldu sonra? ==> doğru tahmin, basket faul oldu. Sonra da maç bitti, gitti.
Aslında maçı oraya kadar getirmiştik hiç yenemediğimiz, fizik olarak eşleşmemizin bile BÜYÜK problemlere yol açtığı Rusya’yı yenebilirdik. İşte ufacık bir hata buna engel oldu ki maçta daha çok mücadele eden taraf da bizdik. Sağlık olsun ama ondan da önce tecrübe olsun.
Buraya kadar bizi mükemmel temsil ettiler. Atatürk’ün Türk kadınlarına verdiği önemi hepimiz biliriz. İşte onlarda Atatürk’ün çocukları oldukları için ve hem O’nu, hem de bizi utandırmadıkları için sonsuz teşekkürler. Daha çok turnuvalarda bize bu duyguları yaşatmanız dileğiyle…
                                                                                                         Mert Yücetepe

Cuma, Temmuz 20, 2012

Anadolu Efes için Yeniden Doğuş Olabilir…

Bu sene lig gerçekten mükemmel bir gelişme gösterdi. 3 büyüklerin artık istikrarlı bir şekilde basketbola yatırım yapması (her ne kadar bütçede kısıtlamalar olsa da), Tofaş, Banvit, Pınar Karşıyaka gibi ligin tadı-tuzu olan takımlarında kadrolarını takviye etmeleriyle bizleri çok heyecanlı bir lig bekliyor.
İspanya liginden sonra Avrupa’nın en iyi ikinci ligi olarak gösterilen ligimizde maalesef Euroleague’de veya Eurocup’ta başarı elde edemedikçe bu tanımı ispatlayamayacak. Baktığınız zaman Rusya ligi çok iyi bir lig olarak görülmese de Avrupa’da bizden çok daha iyi sonuçlar aldıkları aşikâr. Bu bağlamda takımlarımızın Avrupa’dan kupalarla, final fourlarla dönmeleri gerekir.
Avrupa da başarı denince aklımıza yılların Efes Pilsen’i gelir tabiî ki de. Koraç kupasını müzesine götürmüş ve Euroleague‘in daimi ve ekol üyelerinden birisidir bu güzide kulübümüz. Ancak son yıllara baktığımızda sürekli kadro ve koç değişimleri yaşayan, yanlış ve fütursuzca harcanan çok büyük paralar ve elde edilen 0 başarı olarak tanımlayabiliriz bu kulübümüzü.
Bu sene ise her şey biraz daha farklı gelişti. Kendini Avrupa’ya Efes Pilsen’in buz adamı olarak tanıtan Oktay Mahmuti ile anlaştı lacivert-beyazlılar. Bu koç değişimi bence etkili olacak çünkü Anadolu Efes yılların savunma takımıdır. Oktay hocada her zaman bir savunma koçu olmuştur. Kulübün potansiyeliyle uyuşan bir koç tercihi oldu en azından.
 Alınan oyuncular ise gerçekten çok kaliteli isimler. Jordan Farmar'ın Maccabi ile yaptıkları ortadaydı. En başta ayakları Avrupa için fazla hızlı ve pozisyonuna göre çok atletik geliyor. Az süre alsa da NBA de iki tane yüzük almak büyük bir başarıdır ve tecrübedir zira kazanamadan emekli olan birçok süper yıldız var. Ülkemize gelişinde söylediği sözler ve koyduğu hedefler gerçekten inanmış ve belli bir amaç uğruna buraya gelmiş olduğunun göstergesidir.  Farmar’ın yanına alınan Lucas Gordon geçen sene Galatasaray’ın en önemli silahıydı ve bu oyunun her iki yönünü de iyi oynayabilen ender oyunculardan birisi. Bir artısı da aynı koç ve aynı ülkede oynayacak olması onun alışma süresi yaşamayacağının da göstergesi. Genç yetenek Birkan Batuk bence bu takımda gerçek performansını ortaya koyacak ve artık büyük oyuncu olma fırsatını değerlendirecek. Sonuçta Euroleague’de oynayamayan bir oyuncuya asla büyük oyuncu diyemezsiniz. Oktay Mahmuti’den çok şey öğrenecektir ve dilerim ki bunları iyi kullanır çünkü gerçekten iyi bir potansiyele sahip. Cenk Akyol’un boşluğunu fazlasıyla dolduracağını düşünüyorum.  Pota altına alınan Semih Erden transferini ise çok olumlu buluyorum. Öncelikle Barac ile bu işlerin olmayacağını anlamış yönetim. Ayrıca Batista sadece savunmada katkı yapabilen bir uzun olduğu için yeterli kalmıyor. Olası sakatlık durumlarında uzun rotasyonu adeta darmadağın oluyordu. Ermal Kurtoğlu, Kerem Gönlüm ve Semih Erden ile pota altında iyi işler çıkaracaktır Anadolu Efes.
Her ne kadar iyi transferler yapılmış olursa olsun, takım olamadıkça, takımdaki oyuncuların rolleri iyi belirlenemedikçe ve lideriniz olmadıkça başarı gelmesi imkânsızdır. Umarım bu parametrelerde göz önünde bulundurulur ve beklediğimiz, izlemekten keyif aldığımız, Avrupa da gurur duyduğumuz Türkiye Basketbol’unun lokomotifi yeniden yol almaya başlar.
                                                                                                           Mert Yücetepe

Perşembe, Temmuz 12, 2012

BEŞİKTAŞ ve EUROLEAGUE ŞANSI

Sponsordu, transferdi, Ergin Ataman’ın ayrılmasıydı, yeni koçun gelmesiydi derken zaman akıp geçip gitti ve beklenen an geldi. Euroleague kuraları çekildi, gruplar belli oldu ve ölüm gurubunda bu büyük organizasyona ilk defa katılacak olan Beşiktaş -üç temsilcimiz arasından ve en tecrübesiz olanı- düştü.
Gruptaki takımlara tek tek bakmaya bile gerek yok. Öyle iki ekip var ki Avrupa’yı sarsan ekonomik krizden en az hatta hiç etkilenmemiş, yıllardır Final 4’a istikrarlı şekilde kalan ve şampiyonluklar kazanan devler bunlar. Barcelona Regal ve CSKA Moskova.  Evet, bu iki dev ile kapışmak bir yarışa girmek oldukça zor ancak bence bu büyük bir avantaj. Zaten bu iki takım hangi grupta olursa olsun, bulundukları yerde her zaman birinci olabilecek takımlar. Aynı gruba düşmeleri de ilk ikiyi bu ekibe veriyor otomatikman. Diğer takımlar ise aslında 3.lük ve 4.lük için oynayacaklar maçlarını ve Lietuvos Rytas, Partizan, Brose Baskets öyle aman aman korkulacak ekipler değiller.
Rytas düzenli bir şekilde Euroleague’e kalıyor ancak mükemmel başarılar elde eden bir ekip değil. Hızlı hücumu ( koş koş hücumu da diyebiliriz) seven bir yapıdalar ve tipik Litvanya basketbolunu oynuyorlar. Partizan bu 3 takımdan sıyrılan ekip ve iç sahada yenmesi oldukça zor. İnanılmaz bir taraftar desteğiyle mücadele ediyorlar ve gerçekten mücadele ediyorlar. Terlerinin son damlasına kadar hem de... Brose Baskets’in tecrübe açısından Beşiktaş’tan çok farkının olacağını düşünmüyorum.
Yeni gelen formatında Beşiktaş’ın lehine olacağını düşünüyorum. Sonuçta bu iki güçlü ekipten en az birinden kurtulacak. Böylelikle Top 16’daki şansı artacak. Sadece amacın, ilk olarak bu gruptan çıkmayı hedeflemek olması gerekiyor.
            Kendimizi değerlendirmeye gelirsek eğer Erman Kunter tercihi son derece olumlu. Fransa’da başardığı işler ortada. Genç oyuncuları fark edip, onlara şans vererek potansiyellerini gösterme şansı tanıması en büyük özelliği. Yeniden yapılanma için bence çok doğru bir tercih. Ayrıca kendisi gerçek bir Beşiktaş’lı yani çoğu konuda profesyonellikten çok duygusallığı ön plana çıkacaktır. Fransa ligini çok iyi biliyor olması sayesinde oradan kesinlikle oyuncuları Beşiktaş’a alacaktır. Ama takımı tipik Fransızlarla yani atletik, hızlı koşan ve çok zıplayan oyuncularla doldurmak büyük risk. Sonuçta Euroleage’de saf bir basketbol oynanıyor. Fundamental dediğimiz işin püf ve temel noktalarını bilmek Euroleague’de çok önem kazanıyor. Çünkü bu Avrupa ligi aslında oynatmamaya, rakibi belli bir sayının altında tutarak kazanmaya dayalı bir oyun yapısına sahip. Çok atarak kazanmak o kadar da kolay değil anlayacağınız.
Ayrıca basında çıkan Türk oyuncu transfer iddiaları da çok hoşuma gitmiyor. Birçoğu eskiden Beşiktaş’ta oynamış bu oyuncuları tekrardan almak aslında soru işareti. Ama takımda 6-7 tane Türk oyuncusunun olması gerektiğine inanıyorum; iyi veya kötü. Olası sakatlık durumlarında takım çok daralıyor ve opsiyonlar sınırlanıyor. Bunun önüne geçebilmek için de Türk oyunculara ihtiyaç var ama kaliteli ve belirli bir oyun anlayışına sahip olanları almakta fayda var.
Geçen seneki kadrodan pek oyuncu tutamayacakları anlaşıldı ve ayrılan bütçeye bakarsak çok da kaliteli transferler de yapılamayacak. Geriye takım olmak kalıyor ve iyi bir lider oyuncu bulabilmek kalıyor. Bunların olup-olamayacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. En azından şimdilik çok fazla endişelenmeye gerek yok.
                                                                                              Mert Yücetepe

Cuma, Haziran 22, 2012

ERGİN ATAMAN’IN AYRILMASI ÜZERİNE…

 Eski sponsorunun adıyla Beşiktaş Milangaz gerçekten inanılmaz bir sezon geçirdi. Belki de bir kez daha tekrarlanamayacak cinsten bu başarılarla birlikte Türkiye Basketbolu açısından umut oldu bu takım. Çoğu kişinin küçümsemesine aldanmadı, aksine büyüyerek ve güçlenerek bütün engelleri aştı.
Bu takımın en büyük kurtarıcısı ve bütünleştirici adamı tabi ki de koç Ergin Ataman’dı. Başka bir deyişle “ Beşiktaş’ın çocuğu Ergin Ataman”. Karakter olarak çok iyi bir insan olduğunu herkes söyler. Maç içerisinde oyuncularıyla olan samimiyetine bakılarak konuşmasından da etkilenebilinir. Son derece disiplinli ve otoriter bir koç olmasına rağmen oyuncularının bütün sorunlarıyla da ilgilenen bir koç. Öyle ki bu sene zor dönemlerde bile takımının başından ayrılmadı ve sırf onun adı sayesinde büyük oyuncular bu takıma kazandırıldı. Bunların başında da David Hawkins geliyor zaten.
Evet, iyi bir karakter dedik ve bunu bir örnekle açmak istiyorum: Beşiktaş’ın 4. Maçı kazanıp durumu 3-1’e getirdiği maçta Kerem Gönlüm’e tribünlerden “Doping yapsana, doping yapsana Kerem Gönlüm doping yapsana..” şeklinde sataşılıyordu. O sırada bir pozisyona itiraz etmek için hakem masasının orda bulunan Ergin Ataman bu tezahüratı duyar duymaz “Hayır, hayır. Kesin!” diyerek taraftarı susturmuş ve ne kadar centilmen ve duyarlı biri olduğunu bir kez daha orada bulunan herkese göstermiştir.
Koç olarak deneyimine söylenecek söz yok. Elde ettiği başarıları da zaten küçük bir internet araştırmasıyla bulabilirsiniz. Burada asıl önemli olan basketbolda belirli bir felsefeyi kırmış olabilecek noktaya gelmesidir. Rotasyon. Yıl boyunca kaç adamla oynadı bu takım. Maksimum 7 ama çoğu zaman 6 kişi ile oynadılar. Roller o kadar belliydi ki oyuncuların hepsi inanmış ve kendilerini başarıya odaklamışlardı. Kendisiyle yapılan röportajlarda da ben NBA felsefesini uyguluyorum diyor koç. Bilindiği üzere NBA’de ilk beş oyuncuları 48dknın neredeyse 44 dakikasında oynuyorlar işte Ergin Ataman da bunu 40 dk üzerinde 36dklara çekerek Avrupa basketboluna uyarladı.
Sezon bitince bir an önce sponsor bulunmalı yoksa giderim, gideceğim, profesyonelim gibi açıklamalarda bulundu. Yönetimin bu sponsor arayışında acele etmemesi hatta işleri ağırdan alması akıl alır gibi değil. Sadece 10-11 milyon dolar gibi bir paraya ihtiyaç varken bu büyük camia da bu parayı verebilecek bir Beşiktaşlı bulunamadıysa cidden yazık. Bu paralar ölü yatırım gibi değerlendirilmemeli, nitekim Beşiktaş seneye Avrupa’nın en büyük kupasında yer alacak. Bundan daha önemli bir reklam başka nasıl yapılabilinir ki?
Ergin Ataman profesyonelce davranıp kendisine hangi takım daha fazla para ve daha organize bir şekilde yaklaştıysa ona imza atması normal. Burada bence hata yaptı çünkü hafta içinde Unics Kazan benle ilgileniyor dedi, yeni yapılanmada benim başta olmam isteniyor dedi ancak Eurocup’ta mücadele etmeyi tercih etti bir nevi Galatasaray’ı da tercih ederek. Bence kariyer açısında da yanlış bir tercih yaptı. İyi bir Euroleague sezonu ile otomatikman kendi pazarını Avrupa da artırabilir ve daha büyük bütçeli ve adı olan takımların başına geçebilirdi. Ancak, her şeye rağmen gerçekten böylesi mükemmel bir sezon ardında kimse Ergin Ataman’a bir şey diyemez. Benim aklımdaki tek soru işareti, eğer bu hafta içerisinde 10-11milyon $ parayı vermeyi kabul eden bir sponsor bulunursa acaba pişman olacak mı? Sonuçta bu sponsorla hem takım korunabilir hem de takviye de yapılabilinirdi…
Aslında yazacak çok şey var. Ben bir Beşiktaş taraftarı olarak şahsen Demirören ailesinin sponsor olmamasına da sevindim. Beşiktaş büyük bir camia ve sadece belirli bir kesime bel bağlamak son derece yanlıştı zaten. Bunun bir örneğini futbol takımında yaşadık. Şu anki durumun bir aynısı basketbolda da yaşandı. Gerçekten böyle üzücü olaylar insanı spordan soğutuyor; diyebilecek tek şey bu şimdilik.
                                                                                                                                       Mert Yücetepe

Pazar, Haziran 03, 2012

Yunanistan Basketbolu ve OLYMPIACOS B.C - PANATHINAIKOS B.C 2012 FİNAL SERİSİ ÜZERİNE


            Yunanistan Basketbolu takriben 40 senelik bir düzen ve işleyişe sahip olan, ekol olma tabirinin tüm gerekliliklerinin sahibi bir düzendir. Özellikle son yıllarda çok büyük yatırım yapan Avrupa Basketbolu’nun en önemli 2 takımıda bu ülkenin 2 komşu şehrinin takımları olan Olympiacos Pireus B.C ve Panathinaikos Athens B.C . Bu ezeli rekabet hem futbol hem basketbolda dünya basınınca takip edilmekte, lakin basketboldaki müsabakaları, avrupa’daki konumlarından ötürü daha büyük önem arz etmektedir. Bir basketbol ülkesi olan Yunanistan bu 2 büyük kulübün hem rekabetlerini başarıyla pazarlayabilmekte hem de bu 2 büyük gücün yerli oyuncu kalitesinden de Yunanistan Basketbol Milli Takımı bazında faydalanmaktadır.

            Bu 2 önemli camia tamamen 2 ayrı yapı ve işleyişe sahipler. Panathinaikos Kulübü’nün amatör branşlarının 1987 yılından beri sahibi olan Giannakopoulos kardeşler kulübü hem otoriter etütlerle hem de profesyonellerle çalışarak çok önemli noktalara taşıdılar. 97 yılında baş antrenörlük görevini Sırp Zeljko Obradovic’e teslim eden Yeşiller, sırp koç ile başarıdan başarıya koştular ve halen de bu başarıları artırarak devam ettirmektedirler. 15lig sezonunda 13 şampiyonluk(genel toplamda 32 tane) ve bunun yanında da Avrupa Basketbolunun en önemli turnuvası olarak kabul gören Euroleague’i tam 6 kez kazanmayı başardılar. Ezeli rakipleri olan Olympiacos B.C’ye son dönemde başarı olarak büyük bir üstünlük sağladılar. Yatırımlarının ve bütçelerinin büyüklüğü bir yana, doğru sporcu seçimleri ve yönetimsel isktrar politikasını benimseyen bu camia, avrupa genelinde geniş bir sempatizan kitlesi yaratmış durumdadır.

            Olympiacos B.C  patronu ise ünlü armatör Angelopoulos ailesi. Özellikle Panathiakos’un istikrar ve art arda kazandığı kupaların yarattığı Panathinaikos popülaritesinin önüne geçmek amacıyla yıllardır süre gelen Şovcu, Popülist ama bir o kadar da Düzensiz transferler ile takımlarını başarıya götürmeye çalışsalarda, yatırdıkları paradan hiç kupa getirmeyen bir verimlilik oranıyla yüzleşmiş oldular. Aşağılamak haddim olmasada 97 yılı Euroleague, Yunan Ligi şampiyonu takımı hariç tutarak, gelen kaliteli yabancı olarak tabir edebileceğim; Teodosic, Theo Papaloukas(yerli yıldız olarak sayıyorum), Kleiza, Josh Childress, Macijauskas, Pargo gibi bir çok yıldız ismin tranferine karşın değişen koç tercihleri bu yapının bir türlü kupa kazanamamasınıda sebebiyet verdi. Düşünsenize Ivkovic ,Zuoros, Giannakis, Pini Gershon gibi oldukça ünlü, başarılı ama farklı basketbol mantalitesinde olan bireyler gelmiş olmasına rağmen oyuncular ve takım bir türlü o WINNER Olma sinerjisinine sahip olamadılar. Gayet tabi bunda Panathinaikos’un olağan dışı başarısı ve istikararıda etkili oldu, Taa ki bu sezona kadar;
           
            2012 yılı, Yunanistan Ekonomisi açısından bir dibe vuruş yılı oldu. Avrupa Birliği’ne üyelikten sonra ekonomik refah olarak çok keyifli yıllar geçiren Yunanlılar, bu yıl bu keyfili dakikaları mumla arar oldular. Dünya para piyasalarındaki dalgalanmanın, kalkınmış ekonomiler bazında belki de en çok bu ülkeye sirayet etti. Bu durumlar direkt olarak ülkenin her birimi ve tabiki zenginlerinin iş olanaklarını da etkiledi. Bu yazımda dile getirdğim 2 ünlü aile Giannakapoulos(ecza sektörü), Angelopoulos (armatör) gibi iki popüler aileyi de yatırımları konusunda endişe duymaya ve harcamalarında kısıtlamalarında gitmeye sevk etti. Bu durumunda ilk yansımalarını LÜKS veya zevk olarak saydıkları, Panathinaikos ve Olympiacos basketbol kulüplerine yansıdı. Giannakopuolos 1 senelik kontratı kalan koçları Obradovic’e sadece eldeki isimleri muhafaza edebilecek bir bütçeleri olduğunu, lakin 2011 yılında yarattıkları mucize Euroleague Şampiyonu takımın birlikteliğine güvendiklerini deklare ederek,ellerinden gelenin bu olduğunu ifade ettiler. Angelopuolos’lar ise geçen yıl avrupa için dream team olarak adledilen, fakat Yunanistan Kupası dışında, Panathinaikos’un gölgesinde kalmış takımı bütçece küçülmeye gidicekleri için dağıtacaklarını koç Ivkovic’e bildirip, onun tek bir yıldız etrafına bu ufak butçeyle bir takım kurmasını istediler.
            Koç Duda(Ivkovic), Yunan yıldız Vassilis Spanoulis’in çevresine Yunan ve Sırp genç isimlerle donatmayı, bunlara ek olarakda düşük maliyetli, 1-2 yeni yabancılı bir çatı oluşturamaya karar verdi. Takımdan ayrılan Halperin, Papaloukas, Teodosic, Nesterovic, Jamon Gordon’un yerine isimsiz diye tabir edebileceğimiz Sloukas, Mantzaris, Papanikolaou gibi isimleri kadroya dahil ettiler. Sezon başlar başlamaz gözüken tablo, herkesçe ‘Bunlardan bu sene bişey olmaz’ klişesini zihinlerde canlanmasına sebebiyet verdi. Sezon ortası yaklaşırken coach Ivkovic’in özel ricasıyla takımdan uzaklaştırılan 2 isim Kalin Lucas (şu an Banvit’te), Matt Howard’ın yerine Joey Dorsey gibi iyi savunmacı bir 5 numara ve gerçekten başına buyrukluğun kitabını yazmış olan Amerikalı guard Acie Law takıma katıldı.
           
            İşte bu yaşananlarında hemen sonrasında takımın formu her geçen hafta az bir miktar daha üstüne koyarak artış gösteriyor, Acie Law bile her top oyununda Dusan Ivkovic’e, saha kenarına bakar hale geliyordu. Ligde normal sezonu Panathinaikos’u 2 kez mağlup ederek lider tamamlayan Ivkovic’in öğrencileri, Euroleague Final 16 son maçında Galatasaray Medical Park’ı mağlup ederek, Final 8’te geçen yıl elendikleri Montepaschi Siena’nın rakibi oluyorlardı. Bu seride Vassillis Spanoulis’in önderiğinde zafere 3-1’lik seri performansıyla koşan Olympiacos Pireaus, İstanbul’da düzenlenecek olan Euroleague Final  4 biletini kapıyorlardı. Aslında Olympiacos tarafatarları ile yapılan röportajlarda ortaya takımın maximumunu tamamladığını fakat genede kendilerinin koç Ivkovic’ten bir sihir beklediklerini dile getiriyorlardı. Euroleague Final 4’unun oynanacağı hafta oyuncularına idman yaptırmayan Dusan Ivkovic takımına bir rehabilite süresi veriyor, ve İstanbul’a geldikleri akşamda takımı kendi cebinden boğazda bir balık restoranına götürüyordu. Bu yoğun terapi muazzam bir sinerji ve takım birlikteliğine dönüşerek Olympiacos’u  Euroleague şampiyonu kılarken koç DUSAN IVKOVIC övgülerin en yücesine sahip oluyordu. Ama onun asıl hedefi Yunan Ligi şampiyonluğunu da kazanarak duble yapabilmekti.

            Panathinaikos cephesinde ise işler gayette bilindiği gibi gelişti Euroleague Final 8’ e gelene kadar 6 mağlubiyet alsalarda, Final 8’de rakipleri Maccabi Electra’yı 3-2 ile geçerek İstanbul Final 4 vizesini kazandılar. Euroleague şampiyonluğunun ağır favorisi olan CSKA’ya son topta mağlup olan YONCALAR, bu yıl ki avrupanın en değerli kupasının ezeli rakipleri Olympiacos’a gitmesine ise mani olamıyorlardı.

            Yunanistan Ligi A1 Ethniki’de final eşleşmesinin adı malum olunduğu gibi Olympiacos – Panathinaikos şeklinde oldu. 5 maç üzerinden oynan bu süreçte iki dev koçun ve bu ağır ekonomik koşullara rağmen, peri masallarında görebileceğimiz zaferler kazana 2 takımın eşleşmesiydi. Olympiacos’un sahava antajını elinde bulundurduğu bu serinin, ilk 2 karşılaşma karşılıklı ev sahibi takımlarının galibiyetiyle geçildi ve skor 1 -1 e geldi. Daha sonraki müsabaka öncelikle Olympiacos’a ev sahipliği yapan Dostluk ve Barış Spor Salonun’da oynandı. Maça Printezis ve Spanoulis’in isabetleriyle çok hızlı bir giriş yapan Olympiacos ilk devreyide 53 – 35 önde kapıyordu. Maç boyunca Pana’nın seri isabetler bularak farkı eritmesine izin vermeyen Dusan Ivkovic’in öğrencileri 84- 72’lik skorla seride 2-1 üstünlüğü ele geçiriyorlardi.

            Son 2 karşılaşma ise biz basketbol severler tarafından soluk soluğa izlendi. Her anı yeni bir heyecana sahne olan OAKA’daki bu müsabakaya gene Olympiacos hızlı bir giriş yaptı. Acie Law, Vassilis Spanoulis iklisinin isabetli şutları ile ile 12 -0 lık OLY’ serisine 9- 0 lık seri ile cevap veren Panathinaikos ilk yarıyı 36- 39 geride tamamladı. Son çeyreğe karşılıklı basketler ile devam edilirken maç sonunda son sözü Diamantidis ve arkadaşları söyledi. 84 – 74 ‘lük skorla kendi sahasında zaferle ayrılmasını bilen PANA, koç Obradovic’in bu karşılaşma sonrasında yaptığı açıklamalarla adeta yıkıldı. Yönetimin sunduğu 2 senelik yeni mukavele üzerinde kulüple anlaşamayan Zeljko, adeta sözleriyle OAKA’ya veda ediyordu. Serinin 5.ve son karşılaşması Pire’de bulun Dostluk ve Barış Spor Salonun’da oynandı. Sene başında takımına hiç inanmayan Olympiacos taraftarı boş bıraktığı tribünleri, şimdi takımlarının yanında olabilmek için hınca hınç doldurmuşlardı. 5.karşılaşmada diğer karşılşamadan farklı bir şekilde cereyan etti diyemeyiz ilk yarıda oyunun kontrolünü tamamen elinde bulunduran OLY, ilk devreyi 48 – 36 önde tamamladı. Son çeyreğin 5. dakikasına 16 sayı önde giren Olympiacos, her ne kadar koç Ivkovic’in öngörüsü ile mola alıp,müdafaa!da baskıyı artırsada son 2dk kala fark 6 ya kadar indi.Lakin bundan sonraki maçta iki kırılma anı yaşandı Diamantidis ve Calathes’in iki isabetsiz 3 sayılık denemesi, avantajı tamamen rakibine verdi ve OLYMPIACOS tam 15 yıl sonra hasret kaldığı Yunanistan Basketbol Ligi Şampiyonluğuna ulaşıyor (82 -76) , hem de duble yapma başarısı gösteriyordu.

            Şüphesiz ki, bu kadar zor ekonomik koşulların oluştuğu Yunanistan’dan böylesine başarılı bir sezon geçiren 2 takımın çıkmış olması, ekol olmanın, doğru yönetim ve coaching basketboldaki yerini biz basketbolseverlere birkez daha kanıtladı. Bu seyri keyif dolu seri için her iki camiaya da teşekkürler.


                                                                                                            A.Can Küçükağız
            

Perşembe, Mayıs 31, 2012

Maç Sonu Oynayabilme..


İlk önce Beşiktaş Milangaz’ın Euroleague’de gruplara direk katılma hakkını elde ettiğini belirtelim ve maça geçelim. Aslında maç için yazacak ilk şey, Anadolu Efes’in geçen maça oranla daha iyi bir basketbol oynaması ve rakibini ilk yarıdan baskı altına alması diyebiliriz. Beşiktaş Milangaz gelen bu baskıya ilk yarıda çok fazla top kaybı yaparak yardımcı olunca oyun Anadolu Efes’in kontrolünde gitti.

İlk yarı boyunca hep başa baş bir mücadele oldu. Anadolu Efes her pozisyonda ortalığı karıştırmaya çalışıp toplar kapmaya çalıştı ve kaptıklarını da değerlendirmeyi bildi. Bir önceki yazımda “lisede böyle basketbol oynanmıyor” demiştim. O ilk maçın atmosferinde kurtulmuş gibiydiler. Ancak oyuna Zoran Erceg’in girmesiyle işler biraz değişti. Beşiktaş daha rahat sayı buldu ve hızlı hücumlarda seçenekleri arttı. İlk yarı bu kötü oyuna rağmen sadece 1 sayı ile Anadolu Efes lehine sonuçlandı.

Ben tam bu sırada aşağıda görmüş olduğunuz tweeti attım. Bunun olacağını biliyordum, yani Beşiktaş Milangaz’ın kazanacağını biliyordum. Sene boyunca birçok maçta böyle durumlarda oynadılar. Çoğundan galibiyetle döndüler çünkü roller belli, taşlar yerine oturmuş durumda, herkes ne yapcağını biliyor ve en önemlisi başta çok deneyimli ve neyi nasıl yapacağını bilen bir koç var. Zaten bunların yanında bir de lider oyuncunuz varsa son toplar, son dakikalar eziyetten meziyete adeta gövde gösterisine dönüşüyor. Bu takımda David Hawkins gerçek bir lider ancak şu playofflarda gördük ki yalnız değil. Carlos Arroyo performansını giderek artırdı ve takımı gerçekten çok iyi yönetmeye başladı. Hatta Ermal Kurtoğlu’nun kendisine yaptığı sert bir faulden sonra da oyundan düşüp bire birle ceza kesmek yerine; ısrarla rakibinin üstüne gitti. Sorumluluk aldı. Gerçekten böylesi iki oyuncuya sahip olmak çok büyük bir şans.

          İkinci yarıda maç yine aynı şekilde gitti. Tecrübe ve takım olabilme ön plana çıktı. Bu maçta Beşiktaş adına bir kahraman daha vardı ki onunda adı Ersin Dağlı(Erwin Dudley). Ribaundlarda, ortada kalan toplarda kısacası işin mücadele kısmında hep bu adamı gördük maç boyunca. Gerçekten çok isteyerek oynadı. Aslında Anadolu Efes yönetimine de mesaj veriyordu. “Ben bir çırpıda kulüpten gönderilecek oyunculardan değilim” diyordu ve bunu sahadaki performansıyla gösteriyordu.  

Son çeyrekte Hawkins oyuna gerçekten ağırlığını koydu. Çaldığı toplar o kadar kritik anlarda geldi ki rakibi çaresi bıraktı; kendi takımını rahatlattı. Son dakikalarda yaptığı hücum ribaundı ile de maçı kazandırdı. Gerçekten seneye bu takımın kimin üzerine inşa edileceği şimdiden belli. 

Artık 2-0 önde olan Beşiktaş Milangaz kendi sahasında (Abdi İpekçi’de) kendi taraftarının önünde oynayacak. Bu durumdan Anadolu Efes’in toparlanıp geri gelmesi çok zor görünüyor ancak bunu yapabilecek potansiyele de sahip olduğunu herkes biliyor. Ancak Beşiktaş Milangaz’ın oyun sistemini bozmadıkça kazanmalarının imkânı yok. 2 maç gösterdi ki Anadolu Efes kaos ortamından başka bir şey üretmeye geçmesi lazım ancak işleri çok zor. Oturmuş bir “gerçek” takıma karşı oynuyorlar. Beşiktaş Milangaz içinse; kendi evinde Kupayı kaldırma şansları var ve bu fırsatı tepmek istemedikleri aşikar. Pazar günü çok kritik bir maç olacak. Beşiktaş kazanırsa Anadolu Efes’i süpürerek şampiyon olur. Anadolu Efes’in kazanması durumunda ise “acaba?” denir.

                                                                                                                           Mert Yücetepe

Karşılaşmanın İstatistikleri:
Türkiye Basketbol Ligleri Resmi Sitesi:
http://www.tbl.org.tr/beko/mac.asp?mac=1EA817&sezon=2011-2012

Çarşamba, Mayıs 30, 2012

Liselerde Böyle Basketbol Oynanmıyor...


Serinin ilk maçı tam bir kaos ortamında geçti bana göre. Anadolu Efes tamamen oyun kurucu pozisyonunda oynayan oyuncuyu baskı ile yıldırmaya çalışarak kolay sayı bulma üzerine kurulu bir sistemle oynarken; Beşiktaş Milangaz ise her daim sakin kalıp her bir durumda daha da dik bir şekilde geri dönmeyi başarabiliyor. Belki de bu paragraf bu serinin kısa bir özeti, her daim tekrarlayacağımız satırları içeriyor.

Anadolu Efe baskı kurarak karmaşa yaratmaya çalışıyor. Bu karmaşa da rakip takım basit top kayıpları yaparsa da kolay sayı bulmak istiyor. Aslında Ufuk Sarıca dönemindeki basketbolun aynısı bana göre. Sadece kullanılan piyonlar değişti. Sasha Vujavic kenarda beklerken Barac’ın da sürelerinde ciddi kısıtlamalar getirilmiş. Öncelik Doğuş Balbay, Sinan Güler ve Cenk Akyol üçlüsüne tanınıyor. Doğuş gerçekten çok iyi savunmacı ancak hücumda çok kısıtlı. Aslında Sinan da böyle sadece Cenk’in belli bir hücum potansiyeli var o da son derece istikrarsız. Banvit serisinde beklenen Cenk geri geldi deniliyorken serinin ilk maçında çember dövdü.  Tam saha baskıyla rakip yorulmaya çalışılıyor. Liselerde böyle basketbol oynanmıyor demekten kastımda budur. Liselerde öyle çok fazla pota altından oynayamazsınız çünkü her 3 takımdan 2si atletizm oyuncularından kurulu oyunculardan oluşuyor. Amaç rakibi bunaltıp, top kapıp hızlı hücumlarla işi bitirmek. Ama Anadolu Efes’te aslında Beşiktaş Milangaz’a çok ciddi üstünlük kurması gereken bir pota altı rotasyonuna sahip. Zoran Erceg’i bence Türkiye’de Kerem Gönlüm’den başkası durduramaz. Savanovic keza bu görevi üstlenebilir çünkü aynı tarzda oyuncular. Ama bundan hiç yararlanmıyor Anadolu Efes. Amaç sadece kaos yaratmak.

Bütün sezon boyunca kritik anları hep başarıyla oynamış bir Beşiktaş Milangaz’a karşı bu kaso yaratma taktiği ne kadar işler bilinmez. Çünkü hiçbir zaman düşmüyorlar, sendeliyorlar, takılıyorlar, dengeyi kaybediyorlar ama bir şekilde diriliyorlar. Bu da rakip takımların motivasyonlarının düşmesine sebep oluyor. 

Carlos Arroyo Maccabi ile Euroleague sezonu geçirdikten sonra bence çok olgunlaştı. Bildiğimiz Porto Riko’lu tamamen maç içinde “’birebire dayalı ” Arroyo’dan maç boyunca kontrolü kaybetmeyen Arroyo’ya dönüşmüş. O kadar iyi liderlik yapıyor ve o kadar çok sorumluluk üstleniyor ki takım arkadaşlarını gerçekten de rahatlatmasını biliyor. Zaten attığı 15 sayı yaptığı 5 asist bunu göstergesi. 

Sonuç olarak Beşiktaş Milangaz serinin ilk maçını tamamen kontrol altında götürerek haklı bir galibiyete imza attı. Serinin her maçı da böyle olacak gibi görünüyor çünkü Anadolu Efes Beşiktaş’ın karakterinin farkına henüz varmış değil. Alternatif çözümler üretilmeli örneğin alan savunması gibi. Gerçi bu seri de her türlü favori Beşiktaş Milangaz.

                                                                                                                                Mert Yücetepe

Karşılaşmanın İstatistikleri:
Türkiye Basketbol Ligleri Resmi Sitesi:
 http://www.tbl.org.tr/beko/mac.asp?mac=1EA816&sezon=2011-2012

Pazartesi, Mayıs 28, 2012

Bandırma Banvit - Anadolu Efes Yarı Final Serisi Üzerine


            Öncelikle belirtmeliyim ki bu zorlu yarı final serisini sizlere aktarma safhasında, serinin sadece 3 maçını baz alabildim. Belki de diğer 2 müsabakada da bir çok kırılma noktası yaşanmış olabilir ve kaçırdığım doneler olabilir. Bu yüzden siz sevgili okurlarımızın affına sığınıyorum. Bandırma Banvit – Anadolu Efes serisi karşılıklı deplasman galibiyetleri ve bireysel oyuncu performansları açısından basketbol camiasında şaşkınlık yaratacak an ve olaylara sahne oldu.
           
            Serinin ilk karşılaşmasında özellikle Anadolu Efes mantalitesini 3 savunmacı guard üzerine kurarak Banvit’in 2 kaliteli guard’ı Kalin Lucas ve Barış Ermiş’in pas rotasyonunu engelleyip, bu ikiliye aktif olarak en yardımcı isim olan Serkan Erdoğan’ın rahat şut imkanı bulabilmesini engellemekti. Doğuş Balbay, Tarrance Kinsey ve Sinan Güler bu işlevlerini özellikle ilk yarı sahaya tam olarak Ilias Zuoros’un istediği gibi yansıtabildiler. Lakin 2.yarıda Bandırma ekibinin 4 numarası Kenan Bajramovic’in etkili orta mesafe şutları ve Serkan Erdoğan’ın doğru dış hücumlarıyla seride Bandırma Banvit’i 1-0 öne taşıyordu.

            2.Karşılaşma da Anadolu Efes koçu Zuoros ilk maçtaki Banvitli guard’lar üzerinde uygulattığı bu yakın savunmadan memnun olmuş olucak ki, sisteminde bir değişikliğe gitmedi.Maçın ilk 3 çeyreğini bu savunmaya karşı hücumunda zaafiyet vermeden 7-8 sayı dolaylarında farkla maçı önde götüren Bandırma Banvit, son çeyrekte Anadolu Efes ve Cenk Akyol’u durduramadı. Maçın en kritik dakikalarında eli titremeden soktuğu 3 sayılık isabetleriyle seriyi Anadolu Efes lehine çeviren Cenk, 19 sayıyla Efes’in hücum yükünü bu karşılaşmada çeken isim oluyordu.(1-1).

            3.karşılaşma Anadolu Efes’e 2 sezondur ev sahipliği yapan Sinan Erdem Spor Salonun’da oynandı. Anadolu Efes özellikle Doğuş Balbay’ın Barış Ermiş üzerinde uyguladığı baskıcı müdafaa ve sonrasında bu isimden kaynaklanan top kayıplarını, hızlı hücumlarla harmanlayarak devreyi 11 sayı önde kapamayı bildi.(37 -28)  3.çeyrekte gene değerli türk yetenek Cenk Akyol’un dış hücumlardaki isabetleri ve sadece 12dakikada ürettiği 19 sayıyla farkı Efes lehine korumayı bildi. İlerleyen bölümde farkı azaltmak isteyen Banvit bunda pek fazla da etkili olamadı ve karşılaşma 68 – 55 Anadolu Efes lehine sonuçlandı.(1-2).

            4.karşılaşma Anadolu Efes açısından seriyi iç sahada alınabilecek tek bir galibiyetle sonlandırabilme manası taşıyordu. Beşiktaş Milangaz’ın finale adını yazdırışından hemen 1 gün sonra oynanan bu müsabakada Anadolu Efes maça oldukça hızlı bir giriş yaparak başladı.Farkı 3.çeyrek sonu 17 sayıya kadar artıran Anadolu Efes, son çeyrekte rakibinin yakalamış olduğu 22-5’lik seriye mani olamadı ve karşılaşmanın son hücumuna 2 sayı üstünlükle giren Banvit, karşılaşmadan zaferle ayrılmayı bildi. Son hücumdan önce Kerem Tunçeri’ye yapılan 3 sayılık atış bölgesinde yapılan faule 2 atışlık faul çalan hakemler, Anadolu Efes bench’i ve yönetimince ağır eleştirilere maruz kaldılar. Özellikle genel direktör Engin Özerhun ve Ilias Zuoros yaptıkları basın açıklamaları ve hakemlere gösterdikleri tepkiler sebebiyle birer maç müsabakadan men cezası alarak takımlarını son karşılaşmada yalnız bırakmak durumunda kaldılar.(2-2). Ayrıca Bandırma Banvit’te son çeyrekte oyuna girerek 8 sayı ve 2 hücum ribaundluk katkı yapan milli takımımızın genç yeteneklerinden İzzet Türkyılmaz, aldığı sorumluluk ve verdiği verimle spor otoritelerinden takdir topluyordu.

         5. Karşılaşma Bandırma Banvit’in sahası olan Bandırma Kara Ali Acar Salonun’da oynanan karşılaşma tam anlamıyla bir heyecan kasırgasıydı. Son 3 maçtır sakatlık ve coach tercihi yüzünden kadroya dahil olamayan Sasha Vujacic, bu müsabakıya da tribünden izledi. Kerem Tunçeri’nin etkili oyunu ile ilk yarıyı domine eden Efes’e, Bandırma temsilcisine sezon arası Olympiacos’tan gelen Kalin Lucas’ın etkili şutları bir cevap niteliği taşıdı ve ilk yarı Efes’in 36 -39 üstünlüğü ile noktalandı. 3.çeyreğe baskın başlayan taraf Bandırma Banvit oldu. Kenan Bajramovic ve Kalin Lucas’ın sürüklediği Banvit, karşılarında Kerem Gönlüm ve Tunçeri ikilisini buluyorlardı. 3.çeyrek 55 – 54 Banvit lehine sona eriyordu. Son çeyrekte ilk 6 dakika karşılıklı isabetlerle geçildi.Bitime 1dakika kala Banvit 1 sayı ile öndeyken Oliver Lafayette’in 3 sayılık isabeti hem Efes’i öne taşıyor hem de son top oynama hakkını Banvit veriyordu. Sonuç itibariyle boş bir sol turnikeyi bitiremeyen maçın, 20 sayı 5 asistle en skorer ismi Kalin Lucas, Bandırma Banvit’in final hayallerini 1 yıl daha ertelemesine sebebiyet veriyordu. Kalan 10 saniyelik süreçte son şans olarak yapılan karşılıklı taktik fauller skora direkt bir etkide bulunmadı ve Anadolu Efes sahadan 77 – 72 üstünlük ve final biletini cebine koyarak devam etmiş oldu. (3-2)

Dipnot:Beşiktaş Milangaz ve Anadolu Efes arasında 7 maç üzerinden oynanacak olan final serisi 29 Mayıs Salı günü Anadolu Efes’in ev sahipliğinde Sinan Erdem Spor Salonunda başlayacak. Normal sezonun 2.si Anadolu Efes bu seride, her ne kadar normal sezonda Beşiktaş Milangaz’a 2 kez yenilmiş olsa da yeni statü gereği saha avantajını elinde bulunduruyor.

                                                
                                                                                                                 A.Can Küçükağız

Cumartesi, Mayıs 26, 2012

Beşiktaş Milangaz'ın Euroleague’e Katılma Hakkı Elde Etmesi Üzerine..


Bilindiği gibi Euroleague Avrupa’nın hatta dünyada oynanan basketbolun NBA organizasyonundan sonra en prestijli kulüb organizasyonu. Çoğu otoriteye göre ise oynanan basketbolun kalitesi, sertlik ve maçların şov için değil kazanmak için oynanması Euroleague organizasyonunu NBA’in de önüne koyuyor. Tabi burada NBA gibi bir organizasyonla bütçe açısından yarışamayacağınız için NBA’in vazgeçilemez olması da çok doğal.

Ayrıca Euroleague’i az çok takip eden hatta sadece maç skorlarına bakan çoğu sporsever de bu ligdeki takımlardan en az 10 tanesini sayabilir. Bunun temel nedeni Euroleague’in en önem verdiği şeyin İSTİKRAR olmasıdır. Euroleague organizasyonuna davetiye ile katılabiliyorsunuz. Bunun için sizi sık eleyip ince dokuyorlar. Son 3 yılınıza çok dikkatle bakıyorlar. Mali yapınız sağlam mı, maçlarınızı yaptığınız salon Euroleague seviyesinde mi, ortalama kaç bin kişiye oynuyorsunuz ve en önemlisi kendi liginizde bir istikrara kavuşmuş durumda mısınız?

Ülkemizde Euroleague’e direk katılma hakkına sadece Anadolu Efes ve Ülkersporla birleşerek lisansın da sahibi olan Fenerbahçe Ülker sahip. Bu sene sürpriz bir şekilde Galatasaray Medical Park ve Banvit’te ön eleme oynama hakkı kazandılar ve Galatasaray Medical Park bütün maçlarını kazanarak devler sahnesine kulüb tarihinde ilk kez adım atmış oldular.

Geçen günler içinde sonuçlanan Beşiktaş Milangaz – Galatasaray Medicak Park serisi sırasında Euroleague Başkanı ve CEO’su Jordi Bertomeu Galtasaray M.P.’ın final oynaması veya şampiyon olması durumunda 3 yıllık Euroleague’e katılma lisansı verileceğini açıklamıştı ancak Galatasaray bu seride Beşiktaş’a elenip çok büyük bir fırsat tepti. Tabi böyle bir durumda bu şans Beşiktaş Milangaz’a geçti. Şampiyon olması durumunda direk Euroleague’e katılacak olan Beşiktaş, Anadolu Efes’in final yapması durumunda ise şampiyon olamazsa da ön eleme oynama hakkına sahip olacak.

Asıl iş bu aşamadan sonra başlayacak. Bir kere bu hak elde edildi mi sezon başında doğru sponsorlarla yola çıkılmalı. En önemli faktör sponsor çünkü iyi bir kadro kurabilmeniz için paraya ihtiyacınız olacak. Daha sonra tecrübeli bir koç ve uyum içinde olabilecek bir takım oluşturarak arkanıza da futbol takımlarının sahip olduğu ateşli taraftarla çok iyi işler yapılabilir. Bunun güzel bir örneğini bu sene bizlere Galatasaray Medical Park ilk defa katıldığı Euroleague’de Top 16 yaparak gösterdi. 

Evet, Euroleague’in kısaca prosedürü böyle. İstikrar, doğru yapılanma, ligin kalitesini etkilememe ve mümkünse artırabilecek takımları davet ederek rekabeti daha fazla artırma isteği.
                                                                                                                                                  
                                                                                                                                 Mert Yücetepe

Çarşamba, Mayıs 23, 2012

Galatasaray Medical Park - Beşiktaş Milangaz Serisi Üzerine


Bir çok spor otoritesince Beko Basketbol Liginin normal sezonunda en çok iz bırakan iki takımını bir araya getiren bu eşleşme, Türkiye Basketbol Severleri tarafından buruk bir sevinçle karşılandı. Çünkü her iki takımında final oynamaya yaraşır performansları aşikardı. Beşiktaş Milangaz’ın sezon içerisinde NBA lokavtından ötürü değişen kadrosunun birbirine sağladığı bu uyum ve kenetlenme takdir topluyor, Ergin Ataman’ın aşılamış olduğu özverili oyun 2 kupanın(Türkiye Kupası ve Eurochallange Cup) gelmesinde kilit rol oynuyordu. Galatasaray Medical Park ise Oktay Mahmuti’nin “Disiplin ve Hırs” anlayışı üzerine kurulmuş, Euroleague ve TBL’de oynadığı oyunla ülkenin bu sezon şampiyonluk yarışında en önde gelen camiası olma sıfatını haketmişti.

Serinin ilk maçı her iki takım adına kullandığım sıfat ve tabirlere uygun olarak gelişti. Galatasaray Medical Park, 1.maçın ilk yarısında müthiş bir savunma performansı, buna ek olarak saha içinde uygulamayı başardığı Tutku – Andrıc pick n roll’ü ve transition – fast break’ler ile 13 sayı farkı elde etti. Lakin 2.yarıda Galatasaray Medical Park’ın kronikleşen kusurlarından biri olan box’a gömülme yeniden cereyan etti. Erceg-Arroyo ikilisi bu zaafiyetten en verimli şekilde yararlanarak, tercih ettikleri doğru atışlarla maçı son topa taşımayı başardılar, ama son hücumda Carlos Arroyo’nun kullandığı 3 sayılık  atışta isabet gelmeyince Galatasaray Medical Park seride 1-0 öne geçmiş oldu.

2.Karşılaşma’da yine ev sahibi olma avantajını elinde bulunduran Galatasaray Medical Park’a ev sahipliği yapan Abdi İpekçi Spor Salonundaydı. Özellikle zone(alan) savunma uygulayarak Galatasaray MP’nin ilk yarı hızını kesmeyi planlayan Ergin Ataman ve teknik ekip bu istemlerine muktedir oldular. İlk yarı 40-39 ile Galatasaray MP lehine sona erdi. Karşılamanın 2.yarısına Beşiktaş Milangaz 10-0’lık seriyle başladı. Özellikle Zoran Erceg’in yüzdeli isabetleri ve coach Ergin Ataman’ın yayıncı kuruluşa verdiği röportajda altını çizerek belirttiği Switch-Man to Man etkin olarak sahaya yansıması, Beşiktaş Milangaz’a deplasman galibiyeti getirmekle kalmayıp,seriyi Sinan Erdem Spor Salonunda noktalama fırsatı veriyordu. (1-1) Dipnot: Ergin Ataman, Galatasaray MP hücumuna karşı Switch-Man to Man savunma yapma teorisinin Beşiktaş Milangaz yardımcı antrenörü Yağızer Uluğ’dan çıktığını ve kendisine özellikle uygulanması için baskı yaptığını belirterek hem antrenörünü onure etmiş hem de kendisinin ne kadar ego’lardan arınmış bir lider olduğunu medyaya kanıtlamıştır.

Üçüncü (3.) karşıaşma için Beşiktaş Milangaz idari kadrosu, salon olarak Sinan Erdem Arena’yı seçtiler. Taraftar Desteği ile sahadaki nüfuzunun daha da artacağına inanan coach Ergin Ataman, bu düşüncesinde ne kadar haklı olduğunu, biz basketbolseverlere de ispat etti. 17.000 kişilik dev Beşiktaş korosu, galibiyete öylesine inanmıştı ki, 3.maçı Galatasaray MP oyuncularına sahayı adeta dar etti. Belki de bu sezon ilk kez Abdi İpekçi’de arkalarında olan desteğin bir benzeri veyahut daha fazlasını ALEHTE olarak gördüler. Beşiktaş Milangaz Carlos Arroyo ve de David Hawkins’in müthiş yüreğiyle bu karşılaşmadan 9 sayılık farkla galip olarak ayrıldı (74-65) ve seride 2-1 ile öne geçmeyi bildi.

Dördüncü müsabaka gene Beşiktaş Milangaz’a bu seride ev sahipliği yapan Sinan Erdem Spor Salonundaydı. Bu takım açısından da çok önemliydi. Beşiktaş Milangaz bu karşılaşmayı kazanarak seriyi 3-1’e getirerek adını finale yazdırmak, Galatasaray Medical Park ise seriyi 2-2’ye getirerek bu düelloyu son maça,Abdi İpekçi’ye taşımaya niyetliydi. Hafta arası Euroleague Başkanı Jordi Bertomeu’nun yapmış olduğu açıklama da Galatasaray MP için Euroleague yolunun sadece finale kalmaktan geçer açıklaması, 4.karşılaşmayı özel kılan bir başka faktördü.

4.Karşılaşma da Beşiktaş Milangaz’lı oyuncular maça savunma olarak tutuk başladılar.G.Saray MP yaptığı iyi savunma ve uzunlarının almış oldukları hücum ribaundlarıyla ilk çeyreği 18-22 önde kapamayı bildiler.İkinci(2.) çeyreğin ilk 5 dakikasında farkı 10 sayıya kadar çıkaran Galatasaray MP,bu serinin suskun ismi Pops Mensah-Bonsu’yu bu çeyrekte kontrol etmekte zorlanıp, kendisini faulle durdular.Bu atışların büyük bölümünden yararlanamayan Bonsu farkı azaltmak konusunda bu periyotta pek fazla etkin bir rol üstlenememiş oldu ve devre skoru 6 sayı farkla (35 -41) Galatasaray MP lehine sona erdi. Üçüncü çeyreğe seyirci desteği ve final arzusuyla başlayan Beşiktaş Milangaz,istediği oyun yapısına bu çeyrekte kavuşmasına rağmen Nehad Dedovic ve Jamon Gordon’un isabetli atışları Galatasaray Medical Park’ı da bu çeyrek de üstün kıldı. Ama çok açık olan maç sonu oynamayı bu yıl en iyi becerebilen takım kimliğindeki Beşiktaş Milangaz, momentum’u çoktan arkasına almıştı. (58-59)

            4.Çeyrekte ilk 4buçuk dakika karşılıklı basketler ve Carlos Arroyo’nun Beşiktaş Milangaz’ı sırtında taşımasıyla geçti diyebilirim. Lakin bu dakikadan sonra adeta 1e1 hücumlarda oyun nasıl oynanır dersi verir bir performans sergiledi D.Hawkins& C.Arroyo ikilisi.Bitime 1buçuk dakika kala Luksa Andric’e çalınan teknik faulun ardından farkı 8 sayıya kadar çıkaran Arroyo ve arkadaşları maçı da 84-73 kazanarak hem finale adlarını yazdırdılar hem de Euroleague’de öneleme oynama hakkını Beşiktaş Milangaz’a kazandırdılar.

            Son olarak şahsi kanaatimce, Beşiktaş Milangaz takımının zaferi ile noktalanan bu seriden en çok hatırda kalıcak isimler David Hawkins, Zoran Erceg ve Carlos Arroyo’ydu.
Yerli isimlerden Mehmet Yağmur’unda yürekli oyunu unutulmamalı! Galatasaray Medical Park’da ise Göksenin Köksal verimli oyunu, isabetli şutları ve mükemmel adam adama müdafaası ile göze çarptı. Serinin hayal kırıklığı olarak ise Jamon Gordon ve Jaka Lakovic gibi iki önemli ismin Galatasaray Medical Park adına,seriyi lehlerine çeviricek en ufak adımı atamamış olmasıydı.


                                                                                                  A.Can Küçükağız 

Salı, Mayıs 22, 2012

Beşiktaş Milangaz: 3 – Galatasaray Medical Park: 1, Maç Sonu Oynayabilmek..


Gerçekten iki kulüp ve basketbolseverler adına çok güzel bir seri oldu. Sonunda da kazanan daha çok takım olabilen ve kopma anlarında daha üstün olan ve az hata yapan Beşiktaş Milangaz ilk finalist oldu.

Öncelikle seriye baktığımızda takımlar denk duruyordu ve büyük bir kesin Galatasaray Medical Park’ı bir adım öne koyuyordu. Bunda sarı kırmızılıların bu sene Euroleague’te oynamalarının ve ligi 1.sırada bitirip saha avantajını ellerinde bulundurmalarının büyük payı vardı. Euroleague’te oynamak bu ekibe gerçekten de inanılmaz bir savunma sertliği kazandırmıştı ve ligdeki bütün takımları bu savunma ile baskı altına alıp yıldırıyorlardı. Ancak sarı kırmızılı ekip şu zamana kadar gerçekten de takım olabilmeyi başarmış bir ekiple arka arkaya maçlar oynanamamıştı ve son dakikalarda ne yapacağını kimse bilmiyordu. Daha önce bu tarz maçlarla karşılamadılar karşılaştıklarında da yenildiler. Bu seneki Basketbol Türkiye Kupası mücadelesinde bunun en güzel örneğini yine Beşiktaş Milangaz’a karşı oynarlarken gördük. Son dakikalarda yaptıkları acemice hatalar onlara mağlubiyete neden oldu.

Beşiktaş Milangaz kuşkusuz bu senenin en flaş ve iyi takımı. Gerçekten oyuncular kenetlenmiş, amaç iyi belirlenmiş, son derece kaliteli bir koçla yoluna emin adımlarla devam eden bir takım izliyoruz. Ben bu seriyi Beşiktaş Milangaz’ın 3-2 geçeceğini tahmin ediyordum. Ancak ondan daha iyi bir neticeyle geçtiler. Bunda en büyük etken takım olabilme ve bu maçlara gelene kadar en az 6-7 maç, maç sonu oynayarak bu tecrübeyi kazanmaları oldu. Playofflarda en önemli şey aslında bu. Çünkü rakiple arka arkaya maçlar oynayacaksınız artık her şeye bir çözüm bulabilirsiniz ve böylelikle dengeyi sağlayabilir maç sonuna kadar skorda geriye düşmeden neredeyse eşit bir şekilde gelebilirsiniz. İşte kırılma anı da burada yaşanır. Maç sonu oynayabilmek için öncelikle takım olabilmeniz lazım, daha önceden tecrübeli olmanız lazım, taşların yerine doğru oturması lazım yani takım liderinin belli olması lazım en önemlisi de daha az hata yapmanız lazım. İşte tüm bu faktörler Beşiktaş Milangaz’da daha ağır bastığı için finale çıkan taraf oldular.

Aslında siyah beyazlılar için her şey şimdi başlıyor Banvit - Anadolu Efes serisinin galibiyle finalde oynayacaklar ve bu maçlar son derece kritik olacak. Görünüyor ki artık Beşiktaş Milangaz basketbolda istikrarı yakalayabilecek ve koç, kadro korunacak ve hedefler büyütülecek. Temel hedef Euroleague olduğuna göre bu takım finalde iyi işler yapmalı. Şampiyonluk bu kapıları açacaktır ama iyi bir final serisinin geri dönüşü de iyi olacaktır. 

Bu takım Carlos Arroyo, David Hawkins, Pops Mensah Bonsu ve Zoran Erceg’e çok şeyler borçlu. Şu an ligdeki en iyi yabancı oyuncular bunlar. Ama hiç birinde ego yok. Düşünün bunu Arroyo’nun da içinde olduğu bir gruba diyorum. Takım olmayı sindirmişler ve beraber oynamayı kabullenmiş bir ekip bu ekip. Bu kadar kaliteli yabancılar bir arada oynayınca ve yanına Ersin Dağlı (Erwin Dudley) ve Serhat Çetin gibi yerli iyi 2 isimde eklenince başarı kaçınılmaz oluyor.

Ergin Ataman gerçekten kalitesini konuşturdu bu seri boyunca. 3. Maç sonrası asistanının önerisini dikkate alıp adam değişerek adam adama savunma yapmaları o maçı kazandırdı. Burada asıl önemli olan değişik alternatifleri denemesi ve son derece sakin kalıp takımada bunu aşılayabilmesi alkışı hak ediyor. Kritik anlarda izleyin bir yerden bir yere koşmuyor veya birini azarlamıyor. Aksine son derece dik ve sakin durup oyuncularına da sakin olabilmeyi gösteriyor.

Bugünkü maç zaten bunu gösterdi. Maç boyunca geriden gelen siyah beyazlılar yine maç sonu oynama tecrübesiyle rakibini 84-73 yenmeyi başardı. Yabancı oyuncuları ağır bastı ve gerekli bütün müdahaleleri yapabildi. Ayrıca bir takım için 1 numaranın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Carlos Arroyo maç sonlarında Nba’den, Euroleague’den edindiği tecrübeleri sahaya koyup siyah beyazlıların son dakikalarda hata yapmasına engel oldu.

Evet, artık güzel günler var Beşiktaş Milangaz’ın önünde. Asıl kritik süreçte şimdi başlıyor. Final serisi öncesinde bu galibiyet kutlanmalı ve arkasından çalışmalara başlanmalı. Bu sene 3. Kupayı da alırsa Beşiktaş Milangaz zaten çoktan geçtiği tarihe bir de altın harflerle geçer. 

                                                                                                                                        Mert Yücetepe