Perşembe, Mart 15, 2012

Beşiktaş Milangaz Final 4 Vizesini Aldı


            Uzun yıllar sonra Türk Basketbolu Avrupa arenasında yine Final 4’da temsil ediliyor. Bu kadroyla bu işleri başaran Ergin Ataman kalitesini ve koçluk becerisini bir kez daha ortaya koydu.

            Son yazımda bu maç için basit top kaybı yapılmazsa ve rakip takıma kolay sayı şansı tanınmazsa Beşiktaş Milangaz için kolay bir maç olacağını söylemiştim. Nitekim de maç nispeten kolay bir maç oldu. İlk periyotta başa baş bir mücadele vardı ve Beşiktaş Milangaz Pops Mensah-Bonsu üzerinden rahat sayılar buldu. Pops Mensah-Bonsu pota altını atletik özellikleriyle o kadar domine ediyor ki rakip takım uzunlarını ya faul problemine sokuyor ya da kendisi kolay smaçlar yapıyor zaten maçı da 25sayı 17 ribaund gibi mükemmel bir performansla tamamladı. Tek eksiği serbest atış çizgisindeki yüzdesi oldu(10 deneme 5 isabet=> %50).

            İkinci çeyrekte Zoran Erceg sahne aldı iç dış kombinasyonu zaten mükemmel olan bu oyuncu bugün özellikle ikinci periyotta inanılmaz bir katkı verdi. Artland Dragons alan savunması yaptığı sırada bir üçlük 2 tane de saha içi isabeti bulan Erceg rakip koça mola aldırttı ve Beşiktaş Milangaz’ın serisini başlatan isim oldu; farkı 11 sayıya getirdi. David Hawkins maça ikinci çeyreğin 3 dakikası geçtikten sonra girebildi burada anlatmak istediğim bu zamana kadar saha içinde yer alıyordu ancak tek bir şut bile kullanmamıştı. Beşiktaş Milangaz ikinci periyotta savunmayı başka bir boyuta çekti ve rakip takıma kolay sayı şansı tanımadı. İkinci periyot skoru 25-8 Beşiktaş Milangaz lehineydi.

            Üçüncü periyotta Beşiktaş Milangaz’ın savunması düştü ve rakip takıma çok rahat 3lük atış şansı tanıdılar. Beşiktaş Milangaz’ın bu sene zaten kaybettiği maçlara bakarsak rakip takımların yüzdeli 3lük atış bulduğunu görürüz. Savunma o kadar içeriye gömülüyor ve dış oyuncuların ayakları da pozisyonlarına göre ağır olduğu için 3lük atışlar engellenemiyor. Bu bölümde Carlos Arroyo’nun oyuna devam edemesi de Beşiktaş Milangaz hücumlarını etkiledi. Mehmet Yağmur’un oyunda olduğu dönemde hücum organizasyonu neredeyse hiç yapılamadı ve rakip takım bu periyotta 12 sayı daha fazla buldu ve son periyot öncesi umutlandı.

            Hawkins’in üçlüğüyle son periyoda başladı temsilcimiz ve farkı korumasını bildi. Oyun içinde ciddi manada gel git yaşandı. Özellikle temsilcimiz bazı zamanlar savunmayı neredeyse unuttu rakibin boş şut fırsatları yaratmasını engelleyemediği gibi potadan dönen topları da alamadı. Ancak maçın sonuna doğru Serhat Çetin ve David Hawkins’in dönüşümlü olarak oyun kurucu pozisyonunu oynamaları ve Beşiktaş Milangaz’ın savunmayı hatırlamasıyla maç kazanıldı.

            Milangaz Arena bugünkü maçta tıklım tıklımdı. Saat 22.05’te, ilk maçı Atletico Madrid’in 3-1 kazandığı müsabakanın rövanşının olması büyük bir etkendi; zira Beşiktaş yönetimi arenada basketbol takımını destekleyip daha sonra futbol maçına gitmek isteyen taraftarlar için araç imkânı da sundu. Taraftarın takım üzerinde etkisi inanılmaz. Farkın kapandığı zamanlarda takıma itici güç verip ayaklanmasını, faul kaçırdığında moral verip tekrar motive olmasını, yanlış bir kara da hakem ve rakip takım üzerinde etki kurmasını çok iyi biliyorlar.

            Maç sonu Beşiktaş Milangaz’ın koçu Ergin Ataman’ın da belirttiği gibi uzun bir aradan sonra ilk defa bir Türk takımı Final 4’da temsil edilecek. Bunun gururunu yaşıyoruz ve kupayı kazanmak istiyoruz diyen Ergin Ataman bu sene gerçekten büyük işler başardı ve başarmaya da devam ediyor.

            Son paragrafımda Beşiktaş Milangaz’ın dikkatimi çeken ve önlem alınması gerektiğini düşündüğüm bazı noktalara vurgu yapacağım. Oyun kurucu pozisyonunda Carlos Arroyo oynamadığı zaman problemler yaşıyor Beşiktaş Milangaz. Mehmet Yağmur’un motive edilmesi ve galvanizlendirilmesi gerek. Eğer bunda başarılı olunamazsa ya da istenilen performans alınamazsa kesinlikle Serhat Çetin oyun kurucu pozisyonda değerlendirilmeli. İkinci nokta ise Beşiktaş Milangaz o kadar gömülüyor ki bazen rakip takımın en az iki oyuncusu 3 sayı çizgisinin arkasında bomboş pozisyon alıp, rahat 3lük atış şansı bulabiliyorlar. Attıkları atışlar da iyi bir yüzdeyle oynarlarsa Beşiktaş Milangaz yenildiğini görebilirsiniz. Evet, bu bir savunma stratejisi ancak arka arkaya 2-3 hücumda bir 3 sayı yerseniz buna bir çözüm bulmanız gerekir. Eğer bu aksaklıklar giderilirse Beşiktaş Milangaz’ın bu kupayı Türkiye’ye getirmesinde hiçbir sakınca görmüyorum.

            Artık gözler 27-29 Nisan da yapılacak olan Final 4’a çevrildi. Bu zamana kadar Beko Basketbol Ligi’nde mücadelesine devam edecek olan Beşiktaş Milangaz’a bizlere bu çoşku ve gururu yaşattığı için teşekkürü bir borç bilirim.
                                                                                                                 mertmelo

Çarşamba, Mart 14, 2012

BEŞİKTAŞ MİLANGAZ vs ARTLAND DRAGONS

15 Mart 2012 gününde oynanacak olan bu karşılaşma Beşiktaş Milangaz açısından son derece önemli zira bu maçı kazanırsa siyah beyazlılar Final 4'a erişme başarısı gösterecekler.

İlk maçı temsilcimiz deplasmanda 74-73 kazanma başarısı gösterdi. Bu başarıda başta Carlos Arroyo, Zoran Erceg ve Pops Mensah-Bonsu yer almaktadır. Zoran Erceg 24 sayı 8 ribaunda ile oynarken; bu sene Beşiktaş taraftarının gözdesi olan Pops Mensah-Bonsu 22 sayı 10 ribaundlık bir performans ortaya koydu.

Ancak bana göre galibiyetin mimarı 15 sayısının 10’unu ikinci yarıda atan Carlos Arroyo’dur. Son bölümde özellikle topu elinde istedi ve son şutu da o kullandı zaten. Burada serbest atıştan son ikisini kaçırsa da o son şutu atabilme sorumluluğunu alabilmesi hem de takımın oyun kurucu pozisyonunda oynaması son derece önemliydi. Bir oyun kurucu sahada takımın beyni, gözü kulağı kısacası hücumu ve defansı yöneten her şeyidir. Bu pozisyonda mücadele eden bir oyuncunun takım arkadaşlarına liderimiz işte bu oyuncu güvenini aşılaması için bazı sorumlulukları alıp bunları başarabilmelidir. İşte burada Arroyo bu sorumluluğu aldı ve her ne kadar 3te1 atmış olsa da son serbest atışlarda takımına maçı kazandırmayı bildi.

Dikkatimi çeken bir başka konu ise Beşiktaş Milangaz’ın deplasmanda kullandığı serbest atış rakamları. 25 denemeden 18’inde isabet bulan siyah beyazlılar serbest atış çizgisinden %72 ile oynamayı başardı. Burada dikkat çeken unsur yüzde değil deneme sayısıdır. Deplasmanda 25 defa serbest atış çizgisine gidebilmek pota altını ve çembere hücumu ne kadar etkin kullandıklarının bir göstergesidir. Ayrıca bu tarz maçlarda serbest atışlar son derece kritiktir çünkü hücumlar kilitlendiği zaman takımlara daha kolay sayı bulma şansı tanımış olur serbest atışlar.

FIBA Europe Perşembe akşamı oynanacak bu maçı haftanın maçı (game of the week) seçti. Bu da Beşiktaş Milangaz maçlarının Eurochallenge için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi ve maç FIBA’nın resmi sitesinden de izleyicilerle buluşacak.

Perşembe akşamı Milangaz Arena’da oynanacak maçı kazanmak Beşiktaş’ı bir üst tura çıkaracak. Top kayıplarına dikkat edildiği ve rakip takıma kolay sayı şansı buldurulmadığı sürece Beşiktaş Milangaz için rahat bir maç olacağını düşünüyorum.
                                                                                                                                    mertmelo



Karşılaşmanın İstatistikleri ve Detayları için:
http://www.fibaeurope.com/cid_KNce8jInH7Qj1EsyH5rjn2.gameID_8646-4-A-1.compID_BYg5Rb55Jw-G5I3MZ6JB01.season_2012.roundID_8646.teamID_.html


Pazartesi, Mart 05, 2012

Enine Boyuna Fenerbahçe Ülker


    Beko Basketbol Ligi takımlarını incelediğimizde, son yıllarda en çok ön plana çıkan takımın Fenerbahçe Ülker olduğunu açıkça görmekteyiz. Basketbola yıllarını vermiş bir kurum ve sponsor olan ‘’Ülker’in’’ müthiş maddi desteği ve doğru idari kadrolaşma Fenerbahçe Ülker’i son yıllarda başarılı kılan en önemli faktör .Basketbol  Şube Genel Direktörü, basketbol duayeni Aydın Örs , Erkek Basketbol Takımı menajeri Nedim Karakaş, Hırvatistan Milli Takımı’nı çalıştırmış ve Pamesa Valencia ile Eurocup şampiyonluğu yaşamış Neven Spahija ile muhteşem bir teknik kadro şu sene itibariyle mevcut. Lakin 2011/2012 basketbol sezonu Fenerbahçe Ülker adına hiç te parlak geçmiyor. Beko Basketbol Ligindeki istikrarsiz görüntü, Türkiye Kupasına çeyrek finalde gelen veda, en son da ise Euroleague’de Final 8’e kalamadan elenme durumu, camia içerisinde  büyük bir endişe ortamı oluşmasına sebebiyet verdi.

    Fenerbahçe Ülker’in son yıllarda peşi sıra kazandığı başarılarını incelediğimizde, saha içi oyuncu rotasyonunun belli temel ilkeler ile çok iyi yapılandırılıp, harmanlandığını görmekteydik.1 numara ve 5 numara için doğru oyuncu seçimleri, çok önemli yan parça görev adamları ve son derece özverili Türk isimler..
   
    Willie Solomon, Saras Jasikevicius, Tarance Kinsey gibi guardlar Fenerbahçe Ülker’in hücum olgusunu oluşturan çok önemli isimlerdi. Fakat 2011/2012 sezon yapılanması için Fenerbahçe Ülker’in seçmiş olduğu yeni isimler, eskilerin yerini hiç mi hiç dolduramadı. Yani bi Türk klişesi olan ‘Gelen gideni aratır’ bu cephede de gerçekleşti.

    Fenerbahçe Ülker bu sezon oyun kurucu pozisyonunu Curtis Jerrels, Roko Leni Ukic, Engin Atsür ve alternatif olarak Hakan Demirel dörtlüsüne emanet etti. Ayrıca oyun içi çift oyun kuruculu oyunda Emir Preldz(c)ic’de o pozisyonda yer yer bu isimlere eşlik ediyor. Fakat Sırbistan ekibi Partizan’dan transfer edilen Birleşik Amerikalı Curtis Jerrells, yer yer eleştiriler alsada büyük maç tecrübesi ve doğru şut tecrübesiyle Fenerbahçe Ülker’in geçtiğimiz sezonki 1 numarası Saras Jasikevicius’un yerine çare olmadı. Bu aksiliğin üzerine,Roko Leni Ukic'in aşırı formsuzluğu ve takımı yönetmekten çok, bireyselliğe kaçan oyun stili de Fenerbahçe Ülker’in saha içi gücünü oldukça azalttı.

    James Gist ise Fenerbahçe Ülker’in gene Partizan’dan gelen bir başka yanlış transferi olarak gözüküyor. Yaptığı blok performansı dışında, oldukça düzensiz bir hücum karakteri olan Gist, kesinlikle bir Euroleague oyuncusu olma yetisinden uzak bir görüntü çizdi.

    Diğer arta kalan yabancıları değerlendirecek olursak, Fenerbahçe Ülker’in lokavt süresinin bitimine kadar sadece Euroleague maçlarında oynatmayı tercih ederek kadrosunda bulundurduğu Thabo Shefolosha, artık bizden biri olan Emir Preldz(c)ic  ve Gasper Vidmar takımın verimli yabancıları olarak sayabiliriz.Bojan Bogdanovic’e ise ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kendisi Euroleague sayı ortalamaları incelendiğinde, tüm maçlar icerisinde takımın sayı ortalamalarında lider ismi durumunda. Şahsi kanaatimce kendisinin bu ortalamaları bir çeşit göz boyamanın örneği. Kendisi iyi bir fundamentala sahip bir şutör olmasına rağmen, tamamen kendi bireysel istatistiklerini geliştirmeye oynamakta. Bogdanovic’in bu sorumluluk almayan oyunu, önemli hücumların çoğunda kendisini geri plana atması ve Emir ve diğer isimlere bu sorumluluğu bırakmasıyla iyice aşikar bir hal aldığı kanaatindeyim. Marko Tomas ise yaşadığı sakatlığın etkilerini halen sürdürmekte, bu durum ise onun yeteneğine nazaran hakettiğinin çok altunda süreler almasına neden oldu.

    Tüm bu söylediklerime ek olarak, Fenerbahçe Ülker’in yerli oyuncularının yürekli oyunu, Mirsad Türkcan’ın dönüşü, takımı pozitif yönde bir yükseliş içerisine sokmayı başardı. Ancak bu yükseliş Ömer Onan’ın sakatlanması, Kaya Peker’in ve Roko Leni Ukic’in temastan kaçarcasına oynadığı mücadelesiz ve verimsiz oyun, Fenerbahçe Ülker’in saha içi oyunun defansif yönünü de direkt olarak etkiledi. Oynanan her pick n roll sonrası içeriye devrilen uzunun rahatça skor yapabilmesi ve de verimsiz Fenerbahçe Ülker hücumu sonrası "Transition" diye tabir edilen geçiş hücumlarında yenilen kolay basketler onların Euroleague’den elenmesine davetiye çıkardı. Panathinaikos’un Unics Kazan deplasmanında aldığı galibiyet ile Fenerbahçe Ülker’in önünü açsa da ,EA Milano karşısındaki silik ve Kaya Peker’in de maç sonrası belirttiği gibi ‘inançsız’oyunla gelen mağlubiyet, sarı lacivertlilerin FINAL 8 yolunu kapatmış oldu.

Bir basketbolsever olarak Fenerbahçe Ülker’in bu istikrarsız görüntüsünden bir an önce uzaklaşması için tempolu ve müdafaaya dayalı oyun yapısına erişmesi, savunma liderleri olan olan Ömer Onan’sız bu dönemden geçseler bile bu oyunu tekrar yakalayarak düzenli bir takım yapısına kavuşabilecekleri kanaatindeyim. Keza Ülker Sports Arena gibi yeni bir salona kavuştukları bu süreçte takımın kendi kimliğini bulmasını sanırım tüm basketbolseverler bekliyor.
    

    İlk blog yazımda siz okurlarımın olumlu ve olumsuz tüm görüşlerinizi bekliyorum.Bir basketbolsever gözüyle Fenerbahçe Ülker camiasının basketbol yapılanmasını sizlere aktarmaya çalıştım.Teknik ve metinsel tüm eleştirileriniz, bilinizki blog sayfamız için birer gelişim donesi olacaktır.
                                                                                                            Canko 

Pazar, Mart 04, 2012

Anadolu Efes’te Siyasi Birlik Sağlanamadı

Bu sene Avrupa Ligi’nde Anadolu Efes -Fenerbahçe Ülker ile birlikte- basketbol severlere büyük hayal kırıklığı yaşattı. Buradaki en büyük sebep çok büyük bir mali yatırım yapılmış ve alınan sonuç bunu karşılamamış olması değil Final 4’un Türkiye’de olmasından kaynaklıydı.

Şunu belirtmek gerek, sezon içinde yaşanan sakatlıklar Anadolu Efes’i tabi ki de sarstı ve içinden çıkılmaz bir duruma itti ama bunun öncesinde -sezon öncesinde- sezon başı transferlerin büyük etkisi var. Avrupa Şampiyonası’nda Makedonya Milli Takımı ile harikalar yaratan ve belki de 2 gömlek üstü performans sergileyen Vlado Ilievski Anadolu Efes’te resmen bir gölgeden öteye geçemedi. Kerem Tunçeri’nin oyunda olmadığı zamanlarda takımı yönetme sorumluluğunda eksik kaldı. Kendisinden bekleneni bir türlü sahaya yansıtamadı. Sonuç olarak Kerem Tunçeri’nin oyunda olmadığı zamanlarda Anadolu Efes hücum organizasyonları vasatı geçemedi.

Stanco Barac. Bu ismi sezon başında transfer edince Anadolu Efes çok heyecanlanmıştım. 2.17’lik boyuyla boyalı alanı kapatacak, kısalara geçit vermeyecek ve ribaund sorununu çözecek zannetmiştim. Çok yanılmışım. 2.17’lik bir adam 2.05’lik 4 ve 5 numaralar arasında sıkışmış kendine yer edinememiş bir türlü ne oynayacağını bilememiş “uzunları” bile itemiyor. Potaya sürükleyemiyor. Bunda potadan çok uzakta top almasının da payı çok fazla ancak her ne olursa olsun arada yaklaşık 10-12 cm boy farkı ve 10-15 kg ağırlık farkı varken iteceksin. Sadece Kerem Tunçeri ile oynanan yüksek posttaki pick’n roll sonrası şutu ile etkili olabildi bu sene.

Ufuk Sarıca Türk basketbolunda çok önemli isim, başarılarını yazmaya kalksak buraya sığmaz ancak gördük ki henüz büyük bir takımın baş antrenörlüğünü kaldıracak seviyede değil. Bir kere hücum seti neredeyse yok. Savunmada ise anlamsız sıkıştırmalarla adeta lise basketbolu oynatarak top kapmaya çalışan bir takım vardı sahada. Oyuncularından neredeyse hiç verim almadığı gibi bir sistemde oluşturamadı. Bu yıl fırsat ayağımıza gelmişken Anadolu Efes’in koç tercihini de sorgulamak gerekir. Daha kariyerli ve başarılara imza atmış biriyle çalışılamaz mıydı?

Takımda resmen her pozisyonda sıkıntı yaşandı ancak en büyük sorun 4 numarada vardı. Sezon başında Kerem Gönlüm’ün yaşadığı talihsiz diz sakatlığı sonrasında Savanoviç’in yanına bir takviye lazımdı. Ersan İlyasova Nba’deki lokavttan yararlanarak takıma kazandırıldı ancak yarı sezonda lokavtın bitmesi nedeniyle Amerika’ya uçtu. Böyle olunca Savanoviç yalnız kaldı. Bir takım bunu nasıl düşünemez anlamak imkânsız. Ayrıca Anadolu Efes acilen ciddi manada skor yapabilen bir şutöre ya da forvete ihtiyacı var. 2 ve 3 numaralardan katkı hiç gelmiyor, gelemiyor. Zaten Sinan Güler ve Tarence Kinsey gibi savunmacı oyuncuların varken ciddi manada bitirici bir şutör veya kısa forvet alınabilirdi.

Ayrıca bir kez daha gördük ki taraftar desteği böyle organizasyonlarda inanılmaz itici güç sağlıyor. Efes’in bu konudaki gelişimi cidden takdire şayan ancak maalesef yeterli değil. Hiçbir zaman bir futbol kulübünün taraftarı gibi taraftarları olamayacak.

Buraya daha pek çok şey yazmak mümkün ancak, Anadolu Efes’te herkes şapkasını önüne koyup ciddi manada, bahanelerin arkasına saklanmadan bütün bu olan bitenleri sorgulamalı. Bu kadar bütçeye alınan bu sonuç hiç ama hiç yakışmıyor.
                                                                                                                                    mertmelo

Cumartesi, Mart 03, 2012

Bir Rüyanın Sonu


Galatasaray Medical Park bildiğiniz üzere Euroleague arenasına sezonun en başında; ön elemeleri aşarak girdi. Bu zorlu süreçte bütçe olarak Avrupa’nın en dar bütçelerinden birine sahipti. Böyle durumlarda takımlar ya sahaya ortak bir yürek ve belirli bir oyun anlayışı koyacak; ya da olsun zaten ön elemeyi geçtik artık Euroleauge’de ilk tur maçlarını yapıp sezon içine-lige- konsantre olalım diyecekler.

Aslında her şey çok daha güzel olabilirdi Galatasaray Medical Park için. Top 16 turuna Anadolu Efes yenilgisiyle başladılar. O yenilginin olmaması halinde şu anda Play-off turuna yükselecekti temsilcimiz. Ancak ne yazık ki olmadı.

Kaderleri son maçta belli olacaktı; nitekim çok zor bir deplasmana çıkacaklardı. Bütün hafta boyunca kuşkusuz bu maç için hazırlanıldı ve taktik çalışmalar yapıldı. Oyuncular ekstra motive oldular ve gerçektende istediler. Peki, maç içinde ne oldu?

Olympiacos Piraeus maça 7-0’lık bir seriyle başladı. Bu öyle bir soğuk duş etkisi yarattı ki Galatasaray Medical Park hafifte olsa afalladı. İşte burada tüm sezon boyunca takımın tam anlamıyla lideri (hem savunma-hem hücum) sahne aldı.  Jamon-Alfred Lucas ya da bizim diyişimizle GORDON. Takımı adına tüm sezon boyunca hiçbir sorumluluktan kaçmadı. Hep rakip takımın en önemli skor opsiyonu olan oyuncuyu tuttu, bununla da yetinmedi hücumda büyük sorumluluklar aldı. İlk periyotta 10 sayılık farkı yakalayan Olympiacos Piraeus belki de maçı ilk periyotta kazandı. Maç içinde geri dönüşlerde olsa Olympiacos Piraeus hiç bir şekilde Galatasaray Medical Park’ın öne geçmesine maçı tam anlamıyla domine etmesine izin vermedi. Bunda 3. Periyotta Gordon’un talihsiz bir sakatlık yaşaması da etken oldu -ayrıca Ender Aslan’ın da maç içinde ayağına kramp girmesi sonucu verimli olamadı ve sakat sakat oynadı-. Sonuç olarak maçı Olympiacos Piraeus daha az hata yaparak ve hak ederek kazandı.

Olympiacos Piraeus kazandı ancak burada Spanoulis’ten bahsetmezsek olmaz. Takımı ne zaman sıkışsa ona başvurdu. O da hiçbir zaman geri adım atmadı. Özellikle perdelemeleri o kadar iyi kullanıyor ki ya devrilen oyuncuya mükemmel bir zamanlama ve yükseklikte alley-oop pası veriyor ya da perde arasında geçip turnikeyi bırakıyor ve ya sağa sola kayarak üçlüğü gönderiyor. Zaten istatistiklerine bakarsak 13te 8 saha içi isabet oranı ve 4te 1 serbest atış isabetiyle 20 sayı 8assist 4 top çalma ve toplamda 27 oyuncu verimliliğiyle oynadı. Çok üst düzey bir Euroleague oyuncusu olduğunu bir kez daha basketbol severlere gösterdi.

Ben bu maç öncesi Laka Lakovic’ten çok ümitliydim. 12 sayılık bir katkı da verdi ancak uzun yıllar sonucu oluşan tecrübesini sahaya yansıtamadı; öyle anlarda öyle hatalar yaptı ki belki de mağlubiyette Olympiakos’un ekmeğine yağ sürdü.

Galatasaray Medical Park artık önüne daha net bir şekilde bakmalı. Bu sene Avrupa Ligi’nin sürpriz takımı oldular ve Avrupa Ligi’nde başarıyla oynayabileceklerini gösterdiler. Ancak seneye bu takıma iyi bir 5 numara ve skorer guard alınmalı.

Bizlere bu büyük çoşkuyu ve sevinci sene boyunca yaşattığı için kendilerine teşekkür ederiz. Umarım seneye de aynı başarıyı göstererek Türk takımlarının da artık Avrupa Ligi’nde 3 takım ile temsil edilmesine katkıda bulunurlar.                        
                  
                                                                                                                                         mertmelo

Karşılaşmanın İstatistikleri
http://www.euroleague.net/main/results/showgame?clubcode=GAL&gamecode=161